ÇEVRE SAĞLIĞI EĞİTİMİNİN HER DÜZEYİNDE VAZGEÇİLEMEZ İKİ TEMEL KİTAP/ Prof.Dr.Çağatay Güler, Doç.Dr.Cavit Işık Yavuz
Türkiye’de Çevre Sağlığı tarihini tartışmanın en pratik yolu Prof.Dr.Nusret Fişek’in “Halk Sağlığına Giriş” ve Prof. Dr. İsmail Topuzoğlu’nun “Çevre Sağlığı ve İş Sağlığı” kitaplarından yola çıkarak geriye ve ileriye doğru bakmaktır. Bu nedenle söz konusu iki kitaptan geniş alıntılamalarla yola çıkacağız (1,2,3).
Kavramsal olarak “Çevre Sağlığı” teriminin ilk bütünsel yaklaşımı Prof.Dr. Nusret Fişek’in 1966 yılında yayımladığı ve mimograf* olarak 4-5 kez çoğaltılan “Sağlık Yönünden İnsan ve Çevresi” adlı kitabında görülmektedir. Bunu yine onun “Halk Sağlığına Giriş” kitabı izlemiştir (1,2)
Fişek kitapta hastalık nedenlerini bünyesel ve çevresel nedenler olarak ikiye ayırır (1,2):
“Bünyesel nedenler:
-Gen, hormon ve metabolizma bozuklukları v.b.
Çevresel nedenler:
-Fizik nedenler: ısı, soğuk, ışınlar ve travmalar –
-Kimyasal maddeler: zehirler, kanserogenler** vb.
-Esansiyel madde eksikliği: vitaminler, esansiyel amino asitler, yağ asitleri ve mineraller
-Biyolojik etkenler : mikroorganizmalar, parazitler, mantarlar ”
-Psikolojik nedenler: zor (stress)
-Sosyal, kültürel ve ekonomik nedenler.”
Koruyucu hekimlik hizmetlerini de kişiye ve çevreye yönelik hizmetler olmak üzere ikiye ayırır (2,3):
“a.Çevreye yönelik hizmetler: Bu hizmetlerin amacı çevremizde sağlığı olumsuz etkileyen biyolojik, fizik ve kimyasal etkenleri yok ederek veya /kişileri etkilemesini önleyerek çevreyi olumlu hale getirmektir. Bu hizmetlere çevre sağlığı (Environmental Health) hizmetleri denir. Sanitasyon, (Environmental Sanitation), hijyen (Environmental Hygiene) terimleri de eş anlamda kullanılmaktadır. Besin kontrolü (Food Hygiene) de çevreye yönelik hizmetler içine girer.
Çevreye yönelik sağlık hizmetleri bu konuda özel eğitim görmüş mühendis, kimyager, veteriner, teknisyen ve benzeri meslek mensuptan tarafından yürütülür.
b. Kişiye “yönelik hizmetler’: Bu hizmetler hekim, ebe, hemşire gibi sağlık meslekleri mensuplarının yürüttüğü hizmetlerdir. Bunlar yedi grupta toplanır;
-Bağışıklama
-Beslenmeyi düzenleme
-Hastalıkların, erken tanı ve tedavisi
-Aşırı doğurganlığın kontrolü
-İlaçla koruma
-Kişisel hijyen
-Sağlık eğitimi.”
Kitapta Halk Sağlığı tanımı verilirken C. E. A. Winslow’un 1923 yılında yaptığı çevreyi de kapsayan şu tanımı da verilir (2,3):
“Halk Sağlığı, organize edilmiş toplum çalışmaları sonunda çevre sağlık koşullarını düzelterek, bireylere sağlık bilgisi vererek, bulaşıcı hastalıkları önleyerek, hastalıkların erken tanı ve koruyucu tedavisini sağlayacak, sağlık örgütleri kurarak, toplumsal çalışmaları her bireyin sağlığını sürdürecek bir yaşam düzeyini sağlayacak biçimde geliştirerek hastalıklardan korunmayı, yaşamın uzatılmasını, beden ve ruh sağlığı ile çalışma gücünün arttırılmasını sağlayan bir bilim ve sanattır.”
Fişek toplum hekimliği ile ilgili olarak şunları söyler (2,3):
“1960’lardan bu yana çok yaygın olarak kullanılan bu terimin tanımında zamanla önemli farklılıklar oluşmuştur. Toplum Hekimliğini, mahalle veya köy hekimliği veya az gelişmiş yörelere sağlık hizmeti götürmeyi öngören bir proje gibi anlayanlar yanında bunu çağdaş bir tıp felsefesi olarak tanımlayanlar da vardır. Bu görüşte olanlara göre;
‘Bir toplumu oluşturan herkesin bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halinde olması için kişiye, sosyal, biyolojik ve fizik çevreye yönelik önlemlerin tümelci bir yaklaşım ile planlanması ve uygulanması görüşü toplum hekimliğidir’… ”
Kitapta hijyen kavramı ile çevre sağlığı ilişkisinden şöyle söz edilir (2,3):
“Çok kullanılan terimlerden biri de hijyen’dir. Bu terimi çoğunlukla Fransız ve Alman kaynaklarında kullanılmaktadır. ‘Hygiene publique’ ve ‘Soziale Hygiene’ Halk Sağlığı ile eş anlamdadır. Hijyen terimi İngilizcede genellikle Halk Sağlığının özel konulan için kullanılır. Örneğin ; çevre hijyeni, besin hijyeni, kişisel hijyen gibi.
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Profesörü Dr. Hirsch’in Hijyen adlı kitabındaki konulara bakılırsa Hijyenin çevre sağlığı ile eş anlamda olduğu düşünülebilir. Osmanlıcada ki “Hıfzıssıhha” sağlığı koruma demektir. Bu terim de Hijyen ile eş anlamdadır.
Son yıllarda kullanılan bir diğer terim de toplum sağlığı (Community Health) dır. Bazılarına göre bu Halk Sağlığı ile eş anlamdadır. Dünya Sağlık Örgütü’nün, yayınladığı sözlükte ”toplum sağlığı” teriminin anlamının açık olmadığı yazılıdır. Bunun halk sağlığı, toplum hekimliği ve çevre sağlığı ile eş anlamda olduğunu kabul edenler vardır.”
Fişek “Çevre Sağlığı” ve “İş Sağlığı” terimlerinin tanımlarını şöyle verir (2,3):
“Çevre sağlığı; sağlığı doğrudan veya dolaylı olarak olumsuz etkileyen çevredeki fizik, kimyasal ve biyolojik etkenlerin ne olduğunu ve nasıl kontrol edilebileceklerini inceleyen bir bilimdir.
İş Sağlığı, işyerlerinde işçilerin sağlığını olumsuz etkileyen etkenleri, bunların işçileri nasıl etkilediğini ve işçilerin bedence, ruhça ve sosyal yönden tam iyilik halinde olmalarını sağlamak için alınması gereken kişi ve çevreye yönelik önlemleri inceleyen bir bilimdir.”
Kitapta Çevre Sağlığının tarihsel gelişimi ile ilgili olarak şu notlar düşülür (2,3):
“Çevre Sağlığı: Arkeoloji kazılar insanların su hijyeni, dışkı ve çöplerin yok edilmesi ve ev sanitasyonu gibi konulan çok eskiden beri bildiğini ve bunlara önem verdiğini göstermektedir. Hindistan’da Mohenjo – Daro ve Rarappa’da yapılan kazılarda bulunan 4000 yıl öncesine ait şehir kalıntılarında evlerin belli bir standarda göre yapıldığı, her evde banyo ve pissu yolu bulunduğu, sokaklarda kanalizasyon bulunduğu görülmüştür. Mısır’da yapılan kazılarda; Milattan Önce 2I50 – 1700 yılları’ arasında Mısır şehirlerinde lağım tesisleri bulunmuştur. Arkeolojik kalıntılarda Girit, Troy ve Priene ve diğer birçok şehirde çok mükemmelce evlere kadar giden su şebekeleri ve lağım bulunduğunu da görüyoruz. Aynı şeylerin Güney Amerika’daki İnka şehirlerinde de bulunması şehirleşmenin insanları her yerde çevreyi sağlık yönünden geliştirmeğe güdülediğidir.”
“Çevre Sağlığı önlemlerine ve kişisel temizliğe verilen önemin nedeni tartışma konusudur. Çevre temizliğine önem vermenin nedeninin sağlığı koruma değil estetik düşünce olduğu, kişisel temizliğin daha çok dinsel olduğunu savunanlar vardır. Hekimlik için önemli olan bunun neye yapıldığı değil sonucunun insan sağlığına olumlu etkisi olduğudur.”
Roma’da Augustus dönemi çevre çağlığı tarihi bakımından önemlidir. Bu dönemde Roma İmparatorluğu şehirlerinde çevre sağlık idaresi kurulmuştur. Roma’da bu hizmeti yürüten ve imparatora karşı sorumlu olan bir bakan vardı. ‘Aedile’ denen bu bakan her şehirde su şebekelerinin korunmasından ve çevre sağlığı hizmetlerinden sorumlu idi. Aedile şehirlerde hamamları, sokak temizliğini, pazarlar ve besin maddesi satan yerleri denetleyen ve bozuk besinleri yok eden kişiler atardı. Roma İmparatorluğu çevre sağlığını bir hükümet görevi olarak ele alan ilk devlettir.
Vektör Kontrolü: Vektörler ile hastalık bulaşmasını ilk düşünen Rudolph Lenkart (1822- 1898) dır. İlk kez 1858’de Fedshenko Filaria medinensis’in Su Piresi (Cyclops) ile insandan insana bulaştığını bulmuştur. 1877 de Manşon Filaria Bancrofti’nin sivrisinekle, 1895 de T. Smith sığırlarda Teksas hummasının keneler ile bulaştığını göstermiştir İnsan sağlığında vektörlerin etkisi üzerinde en önemli buluş kesinlikle Roraid Ross’ün 1897 yılında sıtmanın insandan insana sivrisinekle bulaştığım saptamasıdır; 1888 yılında da Simond vebanın pirelerle bulaştığım saptamıştır. Bu keşifleri 1900 yılında Finlay, Reed ye arkadaşları tarafından sarı hummanın sivrisineklerle, 1909’da Nicolle tarafından lekeli hummanın bitlerle bulaşmasının, saptanması kovaladı. Daha sonraları birçok hastalıkların özellikle bazı virüs hastalıklarının vektörler ile bulaştığı bulundu.
Vektörlerin insan sağlığı üzerindeki etkisi bunların biyolojisinin aydınlatılması ve bunlarla savaş yöntemlerinin geliştirilmesini gerektirdi. Bu gereksinme, vektör biyolojisi konusunu inceleyen Tıbbi Entomoloji bilimini doğurmuştur. Vektörler ile savaşta insektisitlerin*** keşfi koruyucu – hekimlikte yeni bir çağ açmıştır.”
“Tanı ve tedavide ilerleme ve gelişmeler” anlatılırken tedavi gelişme aşamaları ve çevre ilişkisi açısından şunlar söylenir (1,2):
“Tedavi hekimliğinde dördüncü aşama insanının fizik ve sosyal çevresi ile bir bütün olduğunun kavranması ile başlar. Hastalıkların tanı ve tedavisinde özellikle ruh hastalıklarında insanı çevresi ile ele alarak daha doğru tanı daha başarılı ve sürekli tedavi olanağı sağlanmaktadır.”
Ayrıca S. Neumann’dan şu alıntı yapılır (1,2):
“Genellikle hekimlik biyolojik bilimlerden sayılır, Gerçekte o, sosyal bir bilimdir, çünkü amacı toplumsaldır. Hekimliğin temel amacı kişilerin çevrelerine – yani yaşadıkları topluma – uyumlarını sürdürmek ve hastalık nedeni ile çevreye uyumlarını kaybedenlerin çevrelerine uyumlarını sağlamaktır”.
Kitapta en önemli hastalıkların bir toplumda en çok öldüren, en sık görülen ve en çok sakat bırakan hastalıklar olduğu açıklanırken şunlar söylenir (1,2):
“Bir ülkenin, sağlık programlarında önceliklerin sosyal hekimliğin yukarıda belirtilen kuralı çerçevesinde saptanması gerektiği halde az gelişmiş ülkelerin, çoğunda bu kuralın titizlikle uygulanmadığı görülmektedir. Bir ülkede hükümetin sağlık hizmetlerinde ne kadar halkçı olduğu program ve uygulamalarında bu kurala uyum derecesi ile saptanabilir.
“Bir kişinin veya toplumun -sağlık düzeyini belirleyen, kişinin hastalanmasına veya ölümüne neden olan biyolojik ve fizik çevre faktörlerini oluşturan veya bunların etkisini koşullayan etkenler sosyal ve ekonomik etkenlerdir.”
“Bu kuralı açıklamak için Türkiye’de ve İsveç’te su ve besinlerle bulaşan bağırsak enfeksiyonlarının yaygınlığı kıyaslanarak incelenebilir. İsveç’te bağırsak enfeksiyonları Türkiye’ye kıyasla çok azdır. «Ne için?», buna verilecek ilk karşılık İsveç’te çevre koşullarının ve besin kontrolü hizmetlerinin bağırsak enfeksiyonlarının yayılmasına olanak vermeyecek kadar olumlu olduğudur.”
“Bu karşılık ikinci bir soru sormayı gerektirir. ‘Ne için Türkiye ve İsveç arasında çevre sağlığı ve besin kontrolü bakımından bu farklar vardır? Bunun nedeni; bir İsveçlinin insan dışkısının etrafa yayılmasına ve sineklerin bulut gibi uçmasına dayanamaması, İsveç’in malî ve teknik personel gücünün çevreyi olumlu hale getirecek tesisleri yapmağa ve işletmeğe elverişli olmasıdır. Türkiye’de ise durum bunun tersidir. İşte Grotjahn bu kuralı ile, olayların altında yatan sosyal, kültürel etkenleri bulma gereğini vurgulamaktadır. Sağlık programlan ancak bu etkenleri olumlu olarak etkileyecek şekilde planladığı ve uygulandığı takdirde başarıya ulaşır.”
Ayrıca Henry Sigerist’in sosyal hekimlik görüşü şöyle özetlenir (1,2):
“-Hekimlerin ilk görevi okulda ve toplumda halkı eğiterek sağlığı geliştirmektir.
-Toplum, hekimlerden sağlığı koruyucu yöntemler ve örgütler geliştirmelerini istemelidir.
-Hastaları tedavi, hekimlerin sağlığı koruma ve geliştirmede başarısızlığa uğradıkları zaman yapacakları iştir.
-İşgücünü kaybedenlerin güçlerini kazandırmak ve çevreye uyumunu sağlamak hekimin görevidir.”
Kitapta 1982 Anayasanın şu hükmü vurgulanır (1):
«Madde 56 -Herkes sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir…”
İnsan ekolojisi anlatılırken şu giriş yapılmaktadır (1,2):
“Ekoloji canlılar ile çevre aracındaki ilişki ve etkileşimi inceleyen bilim dalıdır. Ekolojik düşünün temel kuralı canimin çevresi ile bir bütün olduğu, sürekli olarak birbirlerini etkilediği ve birbirlerinden etkilendikleridir. Bu kural, insan için, insanın sağlıklı yaşamı için de geçerlidir. Bu nedenle insan sağlığı ile ilgilenenlerin ‘Çevre’ yi çok iyi incelemesi gerekir. Bunu yapabilmek için de Önce çevreyi öğelerine ayırmak ve sonra da bu öğeler arasında ve öğeler ile insan arasındaki ilişki ve etkileşimi inceleyerek tüme varmak gerekir.
İlk aşamada çevreyi biyolojik, fizik ve sosyokültürel çevre olarak üçe ayırabiliriz.”
Daha sonra biyolojik çevre mikroorganizmalar, vektörler; bitkiler, hayvanlar: hayvansal ve bitkisel besinler olmak üzere dört grupta incelenip insan varlığının diğer canlılara bağımlılığı sonra fizik çevre ile ilgili olarak şunlar söylenir (1,2):
“Fizik çevremizde sağlık yönünden en önemli öğeler su, atıklar ve barınaklardır,. Bunların yanında iklim, hava kirlenmesi, su kirlenmesi, ışınlar, gürültü, giyim eşyası, sağlığa zarar verebilecek tesisler (Örneğin, fabrika, işyeri, v.b), genel yerler (örneğin lokanta, otel, sinema, taşıtlar, yüzme havuzları, plajlar, v.b.) ve mezarlıklar da sağlık içi tehlikeli olabileceğinden bunların kontrolü da çevre sağlığı hizmetleri arasındadır.”
“Fizik çevrenin incelenmesi ve insan sağlığı açısından olumlu duruma getirilmesi hizmetleri halk sağlığı bilim dalları arasında Çevre Sağlığı (Environmental Health) ve Uygulamalı Fizyoloji (Applied Physiology) bilimlerinin konusudur.”
“Çevre sağlığı bilimi ve hizmetleri sağlık mühendislerinin görevidir****. Bununla beraber hekimlerde çevresel öğelerin sağlığı nasıl etkilediğini incelemeleri ve mühendislere yol göstermeleri gerekir. Uygulamalı fizyoloji***** ısı, rutubet, gürültü gibi çevresel öğelerin fizyolojik fonksiyonları nasıl etkilediğini inceleyen bilimdir.”
“Az gelişmiş ülkelerde fizik çevrede sağlık için en çok önemli olan öğeler su hijyeni, atıkların yok edilmesi ve barınak hijyenidir. Şehirleşme ve sanayileşmenin yarattığı sorunlar arasında da hava ve suların kimyasal kirlenmesi ile radyasyon vardır.”
Daha sonra su, kanalizasyon, çöpler ve gübreler, barınaklar, hava kirlenmesi, kimyasal kirlenme, toprak kirlenmesi, ışınlar ve etkileri özetlendikten sonra sosyal ve kültürel****** çevre ile ilgili olarak şunlar söylenir (1,2):
“Bir yazar, «Çocuk iki dünyaya doğar» der. Bunlardan biri dağları, ormanları, dereleri, göl ve denizleri ile fizik dünya diğeri atalarının ve yaşlıların yarattığı kültür dünyasıdır. Bu deyimi açıklamak için örnek olarak beslenme verilebilir. İnsan yaşamak için fizik dünyasındaki besinleri yemek zorundadır. Ama kişinin ne yiyeceğini ve nasıl yiyeceğini onun kültür dünyasındaki, inanç ve alışkanlıkları saptar. Bu kitabın sosyal hekimlik bölümünde de belirtildiği gibi sağlık ve hastalığın temel nedenleri sosyal ve kültürel olgulardır., Bu bölümde sosyal ve kültürel öğeler biraz daha ayrıntılı olarak verilecektir.”
“Kültür: Kültürün pek çok tanımı vardır. Bu, kültürü tanımlamanın güçlüğünü gösterir . Taylor’un 1891 yılında yaptığı aşağıdaki tanım en doyurucu olandır:
‘Kültür, insan tarafından içinde yaşadığı toplumun bir üyesi ‘ olarak toplumdan elde ettiği bilgi, inanç, sanat, ahlâk, kanun kuralları, gelenek, alışkanlıklar ve yeteneklerin meydana getirdiği karmaşık tümdür.’”
“Bir kişinin her davranışını kültürü yönlendirdiği için kişinin sağlığım korumak, hasta iken tedavi edebilmek için onun kültürünü de sağlık ile ilgili değer hükümlerini de bilmek gerekir. O hükümlere aykırı düşen önerilerin kabul edilmesi zordur hatta olanaksızdır. Bir hekim Mısırlı bir çiftçiye hayvanları ile bir yerde yatmamasını, bunun sağlığa zararlı olduğunu söyler. Çiftçinin cevabı şudur: ‘Hayvanlarım benim tek servetim, en değerli malımdır. Onların sayesinde hayatımı ve gıdamı kazanır, ailemi geçindiririm. Onları da çocuklarım kadar severim. Geceleri beraber olmazsak çalınabilir, kaçabilir, kazaya uğrayabilir’. İnsanlar için – bizim hiç düşünmediğimiz -bazı şeylerin ne kadar önemli olduğunu Mısırca geçen bu olay çok iyi açıklamaktadır. Böyle düşünen bir adamın ahır – evde yatmaktan vazgeçmesi için değer hükmünü değiştirmesi gerekir.”
“Kültür ile ilgili ve bilinmesi gereken bir gerçek de herkesin kendi kültürünü beğenmesidir. Örnek olarak Eskimoların Grönland’de yapılan antropolojik bir araştırmayı algılayışları, gösterilebilir. Eskimolar bu araştırmayı «yaşantımız, geleneklerimiz ve . âdetlerimiz o kadar üstün ki, Avrupalılar bunları öğrenip onlar da aynını yapacak» diye değerlendirmişlerdir, Bu kişinin kendi kültür değerlerine sıkıca bağlı olduğunun kanıtıdır.”
“Kültürün önemli bir diğer, özelliği yaşayan bir varlık oluşu, sürekli olarak değişmesidir, Özellikle teknolojik gelişmeler kültürün de değişmesine neden-olur. Kültür, yavaş da olsa, uygun bir eğitimle de istenen yönde değiştirilebilir.”
Kitapta sosyal yapı, aile, ev halkı, sosyal örgüt, sosyal kurum terimleri tanımlandıktan sonra “sağlık ve sosyal yapı ilişkisi” tartışıldıktan sonra sağlık hizmetleri ile ilgili olarak şu vurgulamalar yapılır (2,3):
“Sağlık hizmetlerinde ağırlık noktasının topluma kaydırılmasını gerektiren bir husus da kişiyi sağlıkh.ve hasta iken çevresi ile birlikte ele alabilmektir. Hekimlerin sağlık ve hastalık konusunda sorumluluğu kişinin doğumundan Ölümüne kadar aralıksız sürmelidir. Ancak bu yaklaşım ile kişinin sağlığı korunabilir ve hastaların tedavisinde başarısızlığa neden bir kısım etkenler ortadan kaldırılabilir…”
“…Çağımızda hekimlikteki en önemli gelişmelerden biri de etiyolojik düşündeki değişikliktir. Etiyolojik düşün, yüzyıllarca, çevredeki fizik, kimyasal ve biyolojik etkenler, gen ve metabolizma bozuklukları ve psikolojik tepkiler ile sınırlanmıştı, Sağlığa toplumsal açıdan yaklaşınca sağlığın bozulmasının nedenlerini bu. sınırlar içinde tutmak olanaksızdır. Sağlığın sürdürülmesinde ve hastalıkların oluşumunda ekonomik, sosyal ve kültürel etkenleri de incelemek ve bilmek gerekir…”
“Sağlığı Koruma Önlemlerinde” “Çevre sağlığından” şöyle söz edilir (2,3):
“Çevre sağlığı (enviromental sanitation) halk sağlığı alanında oluşan üç bilim dallarından biridir. Çevre sağlığı diğer bilim dalları ile de -örneğin bakteriyoloji, tıbbî entomoloji, vb. yakından ilgilidir.”
“Bu bolümde bazı tanımlar ile biyolojik ve fizik çevreyi sağlık yönünden olumlu yapmak için başvurulan yöntemler özet olarak sunulacaktır.”
Bu girişten sonra patojen mikrooroganizmalar, vektörler, besin hijyeni, su hijyeni, iyonizan ışınlara yönelik uygulamalar anlatıldıktan sonra şu bilgiler verilmektedir:
“Çevresel öğeler çok çeşitlidir. İklim, hava kirlenmesi, ışık, gürültü, sağlığa zarar verebilecek tesisler, genel yerler gibi öğeler bunların örnekleridir. Bunlar çevre sağlığı bilim dalında ayrıntılı olarak anlatılmaktadır…”
“…Çevremizdeki fizik faktörleri ve bunların sağlığımıza etkilerini ve bunları değiştirebileceğimizi gördük. Bir şeyin yapılabilmesi onun yapılmasının kayıtsız şartsız mümkün olduğu’ anlamına gelmez. Fizik çevremizi değiştirmek için kültürün değişmesi, ekonomik güç ve çevreyi değiştirecek bilgi ve tecrübeye sahip teknik eleman bulunması gerekir. Bağırsak enfeksiyonlarının fazla olduğu bir kasabada halkı bu hastalıklardan korumak için fennî su tesisatı, aptesthne ve kanalizasyon tesisleri yapabiliriz. Eğer bu kasaba halkı dinsel inançlar etkisi altında durgun suda el yıkamak ve o suyu kullanmak, açıkta aptest yapmak zorunluğunda ise yaptığımızın hiç bir faydası olmaz.”
“Ekonomik soruna misal olarak kanalizasyon maliyeti verilebilir. Lâğım sorununu Türkiye’de halletmek için 600 milyar TL gerekmektedir. Fizik çevrenin ıslahı daima çok para isteyen bir iştir.”
“Teknik eleman ihtiyacına gelince, fizik çevreyi sağlığın idamesini mümkün kılacak hale getirmek sağlık mühendislerinin ve çevre sağlığı teknisyenlerinin görevidir. Memleketimizde ilk Çevre Sağlığı Teknisyen Okulu 1961de kurulmuştur. Teknik Üniversitelerimizde sağlık mühendisliği kürsülerinin kurulmasının da 10 -15 yıllık mazisi vardır. Yabancı memleketlere sağlık mühendisliği eğitimi görmek için gönderilen mühendislerimizin çoğu geri geldiklerinde eğitildikleri sahada sürekli olarak çalışamamışlardır.”
“Bu durum karşısında çevre sağlığı sorununun çözümlenmesi hekim ve sağlık memurlarının eline kalmıştır. Bunların teknik yetersizlikleri yanında; sorunu, esas görev saydıkları hasta tedavisi ile ilgili saymamalarından doğan isteksizlikleri de büyük bir başarı kazanılmasını mümkün kılmamıştır. Bununla beraber gelişmekte olan birçok memleketlerden, daha olumlu bir-çevreye malik oluşumuzda hekimi ve sağlık memurlarının katkısı büyüktür.”
Dikkat edilirse Dr. Fişek burada da çevre sağlığı altyapısı ile ilgili sorunun çözümünde teknik yeterliğe sahip eleman eksikliğini vurgulamaktadır. Çevrenin bozulmasını önleme ve varolan ve oluşan olumsuzlukları gidermekte “sağlık mühendislerine” (sanitary engineer) olan gereksinimi yinelemektedir. Bu meslek grubu zaman içerisinde “çevre mühendisi” adını alacaklardır. Dr. Fişek yukarıda “environmental sanitation” terimini de, “environmental health” terimini de “çevre sağlığı” olarak Türkçeleştirmişti.
Dr.Fişek sağlık eğitiminin amçları arasında “sağlıklı çevre yaratma” ereğini özellikle katmaktadır (1,2):
“Sağlık’ eğitimine gelince; sağlık eğitimi esas olarak bir halk eğitimi konusu olmakla beraber okul içinde başlaması gerektiğinden kısmen de örgün eğitimdir. Sağlık eğitiminin amacı sağlıklı yaşam için kişilere sağlıklarım korumalarını, tedavi olanaklarından yararlanmalarını ve olumlu bir çevre yaratmalarını sağlayacak davranış kazandırmaktır. Sağlık eğitim felsefesi yeniden – inşacı bir felsefe olmak zorundadır. Çünkü toplumun bilimsel hiçbir temele dayanmayan ve sağlık için zararlı olan davranış ve inançlarını olumlu bir yönde değiştirmeyi amaçlamaktadır.”
Koruyucu sağlık hizmetleri örgütlenmesinde çevre sağlığı açısından şu açıklama yapılmaktadır (1,2):
“Gelişmiş ülkelerde tarihsel gelişime bağlı olarak birbirinden ayrı , çevre sağlığı, besin kontrolü, bulaşıcı hastalıklarla savaş, tüberküloz ile savaş, Ana- Çocuk Sağlığı, kanser ile savaş, diyabet ile savaş gibi örgütler kurulmuştur. Az gelişmiş ülkelerde ise çoğunluk, sıtma savaşı, verem ile savaş, aile planlaması gibi özel örgütler kurulmuştur. Tek amaçlı (Single purpose) örgütler yanında koruyucu hekimlik .hizmetlerinin birkaçını veya tümünü yürüten örgütler (multipurpose organization) kuran ülkeler de vardır. Zamanımızdaki örgütlenme felsefesi, olanak oldukça, tek amaçlı örgütleri birbiri ile birleştirmektir. Ülkemizdeki sağlık hizmetlerinin sosyalleştirilmesi hakkındaki kanunda öngörülen örgütlenme modeli bu görüşün bir örneğidir.
Ülkemiz için önemli olduğundan; çevre sağlığı, besin kontrolü ve sağlık eğitimi hizmetlerinin örgütlenmesi üzerinde, kısaca durmak yerinde olur. Çevre, sağlığı ve besin kontrolü bir sağlık hizmetidir. Ancak bu, bu hizmetleri hekim, hemşire ve sağlık memurlarının yürüteceği bir hizmet anlamına gelmez. Bu hizmet sağlık mühendisleri ve besin kontrol uzmanları ile çevre sağlığı ve besin kontrol teknisyenlerinin görevidir. Bu bakımdan bu hizmetler – özellikle şehir ve kasabalarda- bağımsız bir örgüt olarak örgütlenmelidir.”
Dünya Sağlık Örgütü’nün sağlık meslek listesinde çevre sağlığı ile ilgili olanlar şöyle belirtilmektedir:
-Sağlık mühendisi (Sanitary engineers).
-Çevre Sağlığı Teknisyenleri (Sanitadans). Yüksek okul mezunudurlar. .
-Çevre sağlığı teknisyen yardımcıları (Auxillary sanitarians). Orta öğrenim görmüş teknisyenlerdir.
Bu personelin veteriner vb. meslek mensupları ile birlikte çevreye yönelik hizmet sundukları belirtilmektedir.
Dr.Fişek sağlık memurları, sağlık mühendisleri ve çevre sağlığı teknisyenleri ile ilgili olarak şu bilgileri vermektedir (1,2):
“Sağlık Memurları:
Sağlık hizmetlerinde hekim olmayan personel kullanmak, 1846 yılında Çiçek Aşısı işlerinde aşı memuru kullanma ile başlar, Abdülmecit’in sultanlığı sırasında da (1823-1861) ‘Küçük Sıhhiye Okulu’, 1910 yılında da ‘Zabıta-i Sıhhiye Okulu’ açılmıştır.”.
Cumhuriyetin ilk Sağlık Bakanı Refik Saydam, 1924 yılında küçük sıhhat memuru yetiştiren biri İstanbul’da diğeri Sivas’ta iki okul açmıştır. Sağlık Bakanlığı Teşkilât Kanununa göre, Sağlık memurları merkez ve köylerde hastalıklardan korunma, bunlar ile savaş, sağlık ve sosyal yardım işlerinde hükümet hekimlerine yardım ile görevli olup hükümet hekimlerinden alacakları emirlere göre ve yönetmeliklerde yazılı şekilde hareket ederler. Kanundaki “emir ve yönetmeliklere göre” hizmet görme anlamı uygulamada o kadar genişlemiştir ki sağlık memurları, okullarında hiç okumadıkları eczane teknisyenliği ve laboratuvar teknisyenliğinden istatistik memurluğu ve tıbbî sekreterliğe kadar her işi yapar olmuşlardır.”
1961 yılında kabul edilen hekim dışı sağlık personeli, yetiştirme programı ile sağlık memurları okulu yerine üç okul (Sağlık kolejleri, laborant okulu ve çevre teknisyen okulu) açılmıştır. Sağlık memuru, hekim olmayan erkek sağlık personeline verilen isim olarak korunmuştur. Sağlık kolejlerinden mezun olan erkek öğrenciler hemşire ve özellikle halk sağlığı hemşireliği hizmetlerinde çalıştırılmaktadırlar. Sağlık ocaklarında çalışan sağlık memurları okul sağlığı, çevre sağlığı ve sağlık eğitimi hizmetleri ile yükümlüdürler.”
“Sağlık Mühendisleri ve Çevre Sağlığı Teknisyenleri:
“Çevredeki olumsuz fizik ve biyolojik faktörlerin ortadan kaldırılması ve çevremizin olumlu hale getirilmesi sağlık mühendislerinin görevidir. Sağlık mühendislerinin görevleri arasında; suyun kirletilmemesini sağlanması, su arıtma yapıtlarının işletilmesi ve kontrolü, lağım yapıtları ile lağım suyu arıtma istasyonlarının yapımı ve işletilmesi, çöplerin toplanması ve yok edilmesi, hava kirlenmesinin önlenmesi en önemli olanlarıdır. Sağlık mühendislerinin yardımcısı çevre sağlığı teknisyenleri (Sanitarian, Sanitary inspector) dir.”
“Hemen her ülkede mühendislik eğitiminde sağlık’ mühendisliği dersleri de verilir. Mühendisler lisans eğitiminden sonra özel eğitim görerek sağîık mühendisliği ihtisası da yaparlar.”
“Az gelişmiş ülkelerde bu alanda da personel sıkıntısı vardır. Ülkemizde teknik üniversitelerde, sağlık mühendisliği eğitimi 1961’den sonra başlamıştır. Mühendislerimiz arasında yabancı ülkelerde sağlık mühendisliğinde ihtisas yapanlar varsa da bu alanda hizmet görenlerin sayısı çok azdır. Ülkemizde çevre sağlığı hizmetleri sağlık mühendisliği eğitimi, görmemiş’ mühendislerin veya mühendislikten anlamayan hekimlerin sorumluluğundadır. Çevremizin daha olumlu hale getirilmesi yeter sayı ve nitelikte, mühendisin bu konuda çalışmaları ile mümkündür. “
“Türkiye’de ilk çevre teknisyen okulu 1961’de kurulmuştur. Bundan önce, çevre sağlık hizmetleri okul sırasında sadece teorik ders görmüş sağlık memurlarına bırakılmakta idi.”
Kitapta Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ile ilgili şu açıklamalar verilmektedir:
“Ülkemizin, Temel Koruyucu Hekimlik Kanunu 1930 yılında kabul edilen 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanunu’dur. Bu Kanunun 2. maddesine göre sağlıkla ilgili devlet hizmetlerini yürütme ve kanunlar ile diğer kamu kuruluşlarına bırakılan hizmetleri denetleme Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığının (SSYB) görevidir. Bu Kanunla SSYB görevleri şöyle sıralanmıştı:
* Doğumu kolaylaştıracak ve çocuk ölümünü azaltacak önlemler almak.
* Anaların doğumdan önce ve .doğumdan sonra sağlıklarını korumak.
*Memlekete bulaşıcı ve salgın hastalıkların girmesini önlemek.
* İçte her türlü enfeksiyöz, bulaşıcı ve salgın hastalıklarla ve çok sayıda ölüme ,neden olan diğer, zararlı etmenler ile savaş.
* Hekimlik ve ilgili mesleklerin uygulamasını gözetmek,
* Gıdalar ile ilaçları ve bütün zehirli müessir ve uyuşturucu maddeler – yalnız hayvanlar için serumlar ve aşılar hariç olmak üzere – her nevi serum ve aşıları denetlemek,
* Çocukların ve gençlerin sağlığının korumasına ait İşler çocuk sıhhat ve bünyesinin muhafaza ve tekâmülüne ait tesisatın murakabesi.
*Okul sağlığı
*İşçi ve işyeri sağlığı
* Maden suları ile iyi edici etkisi olan suları gözetmek,
*Sağlığı koruma müesseseler! ve bakteriyoloji laboratuvarları ve biyolojik muayene ve tahlillere mahsus müesseseler açmak ve denetlemek.
* Meslekî eğitim müessesleri açmak, yönetmek veya benzeri kurumları denetlemek ve bunların açılmasına izin vermek,
* Mecnunlarla sair ruhî hastalıklara mahsus tedavihnelerr ve-ya malûl veya doğuştan herhangi bir noksanı olanları kabul edecek yurt veya müesseseler kurmak ve yönetmek.
* Göçmenlerin sağlık işleri,
* Hapishanelerin sağlık koşullarını gözetmek,
*Tıbbî istatistikleri düzenlemek,
* Sağlık yayınları ve propagandası yapmak,
* Taşıtları sağlık yönünden kontrol,
Bu kamında bulaşıcı hastalıklar sıtma, verem/trahom ve zührevî hastalıklarla savaş ile çevre sağlığı hizmetleri için kişilerin yükümlülükleri ve sağlık teşkilâtının yetkileri belirtilmiştir. Bu kanundan sonra verem savaşı için 1949 yılında 5368 sayılı ‘Verem Savaşı Hakkında Kanun’ ve 1960 yılında 7402 sayılı ‘Sıtmanın İmhası Hakkında Kanun’ çıkarılmıştır.
Belediye Kanunu:
1930 yılında kabul edilen 1580 sayılı ‘Belediye Kanunu’nun 15. maddesi çevre sağlığı hizmetlerinin yürütülmesinde belediye görevlerini sayar. Bundan başka belediyelerin sağlıkla ilgili bir görevi de fakir hastaların parasız bakılması ve parasız ilaç verilmesidir. (Madde 15, Fıkra 34). ‘224 sayılı kanun belediyelerden hasta bakım hizmetini almıştır.
“Türkiye’nin bugünkü sağlık sorunları” başlıklı bölümde çevre sorunları şöyle belirtilmiştir(1,2):
“Çevremizin koşulları, su ve besinlerin hasta insan atıkları ile bulaşması olasılığım sürdürmektedir. Buna ek olarak ülkemizin hızla şehirleşmesi ve sanayileşmesi nedeni ile sanayi ve ev atıklarının havayı, sulan ve toprağı kirletmesi de önlenememektedir. Bu kirlenme doğal dengeyi bozarak uzun vadede insan sağlığı için de büyük sorunlar yaratacaktır.”
Ayrıca şu saptamaları yapar:
* Türkiye’de sıtmanın önlenemeyişinin nedenlerinin başında köy ve şehirlerde, halkın. -Özellikle kırsak bölgelerde mevsimlik, tarım işçilerinin -kolayca kullanabilecekleri sağlık Örgütü bulunmayışı gelir. Böyle bir örgüt kurulursa, sürekli ve etkin,bir aktif sürveyyans hizmeti sağlandığı, kişi ve çevreye yönelik koruyucu- hizmetler geliştirildiği ölçüde sıtma toplumsal önemini kaybeder.
* Çocuk beslenmesini ve çevre koşullarını düzeltme ile sağlık eğitimi yavaş gelişen projeler olmakla beraber bu konuları dar sistemli ve sürekli bir biçimde ele almak zorunludur.
Ve okul sağlığı hizmetlerinin görevleri arasında “okulda sağlık yönünden olumlu bir çevre yaratmayı” sayar.
Kitapta çevre sağlığı ile ilgili şu kaynaklar özellikle önerilmektedir (2,3,4,5,6):
“Çevre Sağlığı Hekimlerimin en iyi çevre sağlığı kitabı Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan “İnsan Çevresinde Sağlık Tehlikeleri” adlı yapıttır. Bu kitap T. Alan tarafından dilimize çevrilmiş ve SSYB tarafından yayınlanmıştır.
Yukarıda söz edilen Türkçe ve İngilizce ders kitaplarında çevre sağlığına ait bilgi bulunabilir. Bunlardan başka Topuzoğlu’nun yazdığı «Çevre Sağlığı ve İş Sağlığı» kitabı, «Şehir ve Köylerde Sanitasyon” adlı İngilizce kitaba da baş vurulabilir.”
Bu kitabı Prof. Dr.İsmail Topuzoğlu’nun “Çevre Sağlığı ve İş Sağlığı” kitabı izlemiştir (3). Topuzoğlu nu kitabının önsözünde şöyle demektedir:
“Çevre Sağlığı ve İş Sağlığı konuları son otuz yılda belli ağırlık kazanan konular arasında gözükmektedir. Çevre Sağlığının kapsamı çağımızda yeniden genişledi. Bu disiplin içinde ele alınan içme-kullanma suyu, atıklar, vektör kontrolü, besin sanitasyonu gibi klasik konulara ve öteki konulara şimdi kimyasal, fiziksel kirlenmenin oluşturduğu değişiklikler eklendi. Pestisitlerin, deterjanların, radyasyonun vb.nin etkileri. Bu gelişmelerle çevre Sağlığı yeni boyutlara ulaştı; İnsan Ekolojisi, Çevre Sorunları gibi uğraşı alanlarıyla iç-içe girdi. Örneğin su kirlenmesi, hava ve benzeri Çevre Sağlığı konuları şimdi insan ekolojisi ya da Çevre Sorunu konuları arasında yer alabilmektedir. Bu yaklaşımlar Çevre Sağlığı ile uğraşan kişilerin mesleksel yetişme biçimine de yansımaktadır. Şöyle ki, Çevre Sağlığı ile görevli kuruluşlarda hekimlerden başka sağlık mühendislerine, çevre mühendislerine, kimya, fizik, biyoloji, istatistik, kent planlaması, uzmanlarına, çevre sağlığı teknisyenlerine gereksinim duyulmaktadır.”
“Çevre Sağlığı alanının bu ölçüde genişleme nedenleri arasında toplumlarda gözlenen sanayileşme hızının büyük payı vardır. Sanayileşmenin Çevre Sağlığı yanı sıra ortaya koyduğu sorunlardan bir başkası İş Sağlığı olmaktadır. Sanayi toplumlarında nüfusun büyük bir kesimi- işçiler yeni çalışma ortamı ile karşı karşıyadırlar. Bu koşullarda işçiler ve tüm çalışanlar için özel sağlık hizmeti İş Sağlığı hizmeti zorunluluğunu doğurmaktadır…”
Kitabın yazıldığı yıllar sağlık mühendisliğinin çevre mühendisliğine evrildiği yıllardır, bu nedenle eski sağlık mühendisleri görevlerini sürdürmektedir. Bu nedenle ikisinden de birlikte söz edilmektedir.
Kitabın içeriği “Çevre Sağlığı” ve “İş Sağlığı” olmak üzere iki bölümdür. Çevre sağlığı ile ilgili bölümde şu başlıklar altında incelenmiştir (3):
Çevre Sağlığı -Deyimler, Tanım ve Koruyucu Hekimlikteki yeri
-Çevre ile İlgili Deyimler
-Çevre sağlığı tanımı, konular ve ilgili deyimler
-Koruyucu hekimlik yöntemi olarak çevre sağlığı
İçme – Kullanma Suyu
-Sağlık bakımından önemi ve gerekli miktarlar
-İçme – kullanma sularının sınıflandırılması
-İyi bir yeraltı suyundan yararlanmak için gerekli önlemler 18 İçme – Kullanma suyunun sağlık açısından değerlendirilmesi
-İçme – kullanma suyunun kimyasal ve bakteriyolojik analizleri için örnek almada uyulacak önlemler
-Suların düzeltilmesi ve arıtılması
-Su ile ilgili yasalar ve örgütler
-Kirlenme ve Atıklar
-Kirlenme – Atıklar, çevre sağlığı ve ekoloji sorunu
-İnsan atıkları
-Sanayi atıkları
-Çöp – katı atık sorunu
-Gübre
-Hava Kirlenmesi ve Sağlık
-Hava Kirlenmesi türleri
-Hava kirlenmesi tanımı ve oluşum biçimi
-Hava kirlenmesinin ölçülmesi ve kirletici maddeler miktarları
-Hava kirliliğinin oluşturduğu problemler
-Hava kirlenmesinden korunma
Topuzoğlu insan-çevre etkileşimi ile ilgili olarak şunları söyler (3):
“İnsan çevresi ile sürekli etkileşim durumundadır. Çevre insanı, insan da çevresini etkiler. Bu durumu açık biçimde ortaya koyacak örnekler gösterilebilir. Çevrenin insana etkisi bakımından şu örneği ele alalım; soğuk ve sıcak iklimde yaşayan toplumlar. Bunların konutları, giysileri, beslenmeleri farklıdır. Soğuk iklimde yaşayan insanlar, sıcaklık kaybına karşı korunurlar. Çünkü insan belirli ısı derecelerinde rahatlık (termal-konfor) duyar, çalışabilir. Eğer çevrede ısı aşırı ölçüde soğuk ise insan bunu değişik önlemlerle kontrol etme çabasındadır. Nitekim, soğuk iklimde yaşayanların (1) konutları, çevrede oluşacak, dış rüzgarlara ve genellikle soğuğa karşı korunmuştur; (2) giysileri kalındır, vücuttan ısı kaybını önleyecek niteliktedir, (3) beslenme rejimleri soğukta duyulan daha yüksek kalori gereksinmesine uygun biçimde yağlardan zengindir. Buna karşılık sıcak iklimde yaşayanlarda, konutları ya hava akımlarını kolaylaştıracak biçimdedir ya da en modern yöntemlere göre klima aygıtı ile donatılmış belli sıcaklık ve nem sağlayan kapalı bir havalandırma sistemine sahiptirler. Giysileri hafiftir – vücuttan ısı kaybına elverişlidir. Beslenmelerinde iklim koşulları nedeniyle ek kalori gereksinimi yoktur.”
“Öte yandan insan da çevresini etkiler. Kırsal ve kentsel bölgede yaşayan toplulukları gözlerimizin önüne getirelim. Kırsal bölgede genellikle konut sayıları az ve dağınıktır. Ulaşım için geniş ve çok masraflı yol yapımı, karmaşık içme – kullanma suyu projeleri, kanalizasyon sistemleri gerekmez. Kentte ise durum tersinedir. Kalabalık nüfus nedeniyle sıkışık yaşama gereği apartmanlarda yerleşim yaygındır. Ulaşım ve kolay trafik akımı için geniş yollar yapımı zorunludur. İçme – kullanma suyu, kanalizasyon için uygun projeler, tesisler gerçekleştirilmesi kaçınılmaz gerekliliklerdir. Konutlar ve motorlu araçlar için nispeten dar bir alanda kullanılan değişik yakıt miktarları artmıştır. Yakıt ürünleri de yoğun duruma gelmiştir. Çevre havası çoğu kez kirlenmiştir. Gürültü artmıştır.”
“Sonuç olarak insan çevreyi belli bir yönde etkilemiştir. Bu değişimi daha somut örneklerle belirtelim. Ankara’da son 55 yıl içinde gözlenen gelişmeyi çevre yönünden kabaca inceleyelim. Ankara’nın 1920’lerde, başkent olduğu sıralarda 25.000 kadar nüfusu vardı. Şimdiki demiryolu istasyonu çevresi, Gençlik Parkı ve 19 Mayıs Stadyumunun bulunduğu yerler bataklık durumunda idi. Bu nedenle o zaman Ankara’da sıtmaya yaygın biçimde rastlandığı bildirilmektedir. Ancak o sıralardaki koşullara göre belirli bir hava kirlenmesi sorunu olmadığı da anlaşılmaktadır. Şimdi, 55 yıl sonra Ankara’nın nüfusu yaklaşık olarak 1.7 milyondur. İstasyon civarındaki bataklık kurutulmuştur. Çevre bir bakıma olumlu biçimde değiştirilmiştir. Ne var ki kalabalık nüfusun yakıt tüketimi vb. nedenlerle hava kirlenmesi sağlık için bir tehlike düzeyine varmıştır. İçme – kullanma suyu, uygun kanalizasyon konuları çözümü güç sorunlar haline gelmiştir. Kısaca kentteki kalabalık nüfusun, çevreye yaptığı olumsuz etki artmıştır.”
Kitabın yazıldığı tarihten bu güne kadar değişim göz önüne alındığında söz konusu çevresel etkilerinin çok daha çeşitlendiğini, kimi eski sorunların müdahalelere bağlı olarak azalmasına karşın yenilerinin çıktığı görülecektir.
Topuzoğlu “Sağlık ve Hastalık Açısından Çevre Etkileşimi” başlığı altında konuyu öyle özetler (3):
İnsan ve çevre etkileşimi sağlık ve hastalık açısından genelleştirilirse şu durumlar karşımıza çıkmaktadır.
1. Çevre hastalık için zemin hazırlayan bir durum gösterebilir. Örneğin, iklim, hava sıcaklığındaki hızlı değişiklikler, akut solunum yolları hastalıklarının ortaya çıkmasını kolaylaştırır. İklim, vektör adı verilen belli hastalık taşıyıcılarının (karasinek, sivrisinek gibi arthropodlann – eklembacaklıların) artması nedeni olabilir. Dolaylı olarak belirli hastalık vakalarının sık görülmesine yol açar.
2. Çevre doğrudan hastalık nedeni olabilir. Özellikle fabrikalar, maden ocakları gibi işyerleri çalışma ortamında rastlanan sağlığa zararlı, toksik (zehirli) maddeler doğrudan hastalık etkeni olabilir. Örneğin belirli tozlar, silis, amyant (asbest) tozları böyle- dir.
3 .Çevre bir kısım hastalıkların yayılmasını kolaylaştırabilir. Üst solunum yolları salgınlarının kalabalık çevrelerde ve topluluklarda hızla yayılması bu tür bir ilişkidir.
4 .Çevre belirli hastalıkların gidişini (seyrini) etkileyebilir. Yoksul, eğitim düzeyi düşük bir çevrede tüberküloz mikrobunun.”
Kitapta “Bir bölgede olumsuz çevre koşulları düzeltilmedikçe sağlığın korunması ya güçtür ya da bütünü ile olanaksız olduğu” sık sık örneklendirilerek vurgulanır.
Çevrenin doğal ve yapay çevre olarak ya da fizik, biyolojik ve sosyal çevre olarak sınıflandırılabileceği belirtilir. Günümüzde aynı sınıflama geçerlidir, sadce fizik çevre yerine fizikojeokimyasal çevre denmeye başlanmıştır. Topuzoğlu çevredeki olumsuz değişim süreciyle ilgili olarak şunları söylemektedir (3):
“İnsanın teknolojik ve ekonomik gelişmesine paralel olarak sanayileşme, kentleşme çevrede olumsuz etkiyi çoğu kez daha da ağırlaştırmaktadır. Sanayi bacalarının ürünleri, sanayi atıkları, kentleşmenin yoğun nüfusa bağlı trafik sorunları, pis sular, kirli hava çevredeki olumsuz değişmelerin bir bölümüdür. Böylelikle insan kendi etkinlikleri sonucu doğal çevreyi büyük ölçüde değiştirmekte, yapay çevre dediğimiz sağlık için sakıncalı etkenlerle yüklü yeni bir ortam oluşmaktadır.”
Çevre sağlığının öncelikle bu sakıncalı etkenlerin yok edilmesini ya da hafifletilmesini amaçladığı” vurgulandıktan sonra çevre sağlığı ,le ilgili şı tanımlar verilmektedir (3):
“1. Çevre sağlığı etkinlikleri özellikle insanların oluşturduğu yapay çevredeki sağlık sakıncalarını önlemek ya da hafifletmek amacını güden uygulama ve çalışmalardır.
2.Çevre sağlığı etkinlikleri fizik ve biyolojik çevreyi oluşturan öğelerin insan sağlığına uygun biçimde düzeltilmesi çalışmalarıdır.
3 .Çevre sağlığı etkinlikleri (a) fizik ve biyolojik çevreyi oluş-turan öğelerin insan sağlığı ile bağdaşacak biçimde korunmasını, (b) eğer bu öğelerde sağlık sakıncası varsa bunların düzeltilmesi çalışmalarını kapsayan bilim ve uygulama alanıdır.”
Topuzoğlu da, Fişek gibi “Çevre Sağlığı çalışmalarında sosyal çevre öğelerinin göz önünde tutulmasının başarıyı büyük ölçüde etkileyeceğine” sık sık vurgu tapar (3). Kitapta çevre sağlığı konuları şöyle sıralanır (3):
“Çevre sağlığı konularına gelince; bunlar şöyle sıralanabilir: içme ve kullanma suyu, atıklar, konut, hava kirlenmesi, radyasyon, kapalı yerlerin hava koşulları, aydınlatma, gürültü, vektör kontrolü, besin sanitasyonu (besin maddeleri kirlenmesinin ve bozulmasının önlenmesi tedbirleri), mezarlıklar, sağlık riski oluşturan topluluk yerleri (oteller, sinemalar, tiyatrolar, kahvehaneler vb.), çalışma koşulları ve kazalar.”
Çevre sağlığı, ekoloji ve insan ekolojisi ile ilgili olarak şunlat belirtilir (3):
Bununla beraber şu noktayı belirlemek yerinde olacaktır. Ekoloji ve insan ekolojisi bugün ileri ülkelerde üzerinde durulan daha çok bilimsel inceleme alanı olarak kalmaktadır. Ekolojinin uygulamadaki yeri henüz sınırlıdır. Çevre sağlığı ise ülkelerin ve toplumların sosyo-ekonomik gelişme düzeylerine göre farklı, fakat gerçek uygulamaları yansıtan bir hizmettir. Her ülkede ve toplumda yeterli ya da yetersiz bir çevre sağlığı örgütü vardır.”
Bu açıklamadaki son cümle aslında “çevre sağlığı örgütünün” zorunluluğunu ve vazgeçilmezliğini açıkça ortaya koymaktadır. Daha sonra “Koruyucu Hekimlik Yöntemi Olarak Çevre Sağlığı” konusu tartışılır, kişiye ve çevreye yönelik koruyucu hekimlik yöntemleri örneklendirilerek açıklanır. Çevreye yönelik önlemler şu başlıklar altında toplanır (3):
1.Hastalık etkenlerinin oluşumunu önlemek
2.Hastalık faktörlerini sağlık bakımından zararsız duruma getirmek ya da yok etmek
3.Hastalık etkenlerinin yayılmasını önlemek
4.Sağlık bakımından tehlikeli faktörlere maruz grupları ya da bireyleri, kişisel koruyucularla hastalık etkenlerine karşı donatmak”
“Çevre sağlığı uygulamaları çevreye yönelik koruyucu hekimlik ve koruyucu sağlık hizmeti yöntemlerinin tümünü kapsar. Bu tür uygulamaların karakteristik özellikleri vardır. Bunları bilmek çevre sağlığının bir yandan neden ve nasıl toplum sağlığına büyük katkıda bulunduğunu, öte yandan çevre sağlığı uygulamalarının neden her zaman kolayca gerçekleştirilemediğini kavramaya yarar. Bu özelliklerin ikisini belirtelim.
1.Çevre sağlığı tedbiri toptan kitleye yöneliktir; köklü (radikal) bir uygulama biçimidir.
2.Çevre sağlığı tedbirleri genellikle belli teknik tesis, araç gerektirir. “
Topuzoğlu şu notları düşerek çevre sağlığı konularının ayrıntılı tartışmasına geçer:
“… çevre sağlığı sorunları büyük yatırımlarla, maddi olanakla çözümlenir görüşüne saplanarak yüz üstü bırakılamaz. Bir yandan köklü çözüm plânları ve uygulamaları hazırlığı yapılırken öte yandan da eldeki olanaklar ölçüsünde belli bir öncelik sırasıyla, bilimsel geçici çevre sağlığı yöntemlerine başvurmak zorunludur. Bir yerleşim yerinde (köy, kasaba, kent) merkezi su tesisi, kanalizasyon yok ise sorunların köklü çözümü için hazırlıklar yapılırken, yapılıncaya değin kullanılmakta olan suların sürekli analizlerle değerlendirilmeleri gerekir. Olumsuz durumlara karşı etkili tedbirlere hemen başvurulması gereğini ortaya koymak zorunluğu vardır. Nispeten sade ve belli yerleşim yerinin geçici de olsa, ihtiyacım karşılayacak yöntemleri o ortamda yürütme kaçınılmaz bir sorumluluktur. Sağlık konuları ile uğraşanların görevi bu durumlarda ön plâna çıkar ve olumlu katkıları değer kazanır. Buna benzer uygulamalara besin maddelerinin sanitasyonunda (temizliğini sağlamada), konut hijyeninde, hava kirlenmesinde, insektisitlerin kullanılmasında-vektör kontrolunda vb. gerek duyulur.”
“Ayrıca çevre sağlığı ile ilgili tüm olumlu tedbirler gerçekleştirildikten sonra da, bunların geçerliliğini sürekli muayeneler ve incelemeler ile kontrol altında tutmak zorunludur.”
“İşte bu uygulamalar kamu sağlığı (halk sağlığı) kuruluşlarının önemli görevleri arasında yer alır. Konular bir yandan doğrudan alanda görevli (hekim, sağlık mühendisi, çevre mühendisi, çevre sağlığı teknisyeni gibi elemanlardan oluşan) ekiplerle öte yandan özel halk sağlığı laboratuvarları aracılığı ile yürütülür.”
Prof.Dr.Nusret Fişek ve Prof.Dr.İsmail Topuzoğlu’nun sunulan kitapları halk sağlığına ve çevre sağlığıma ilk adım kitapları olmalarının yanı sıra temel kavramların özümsenmesinde vazgeçilemez başvuru ve el-altı kaynaklarıdır. Halk sağlığının herhangi bir aşamasına bu kitapların açtığı kapıdan girilmesini öneriyoruz. Genç arkadaşlar bu kitapların kavramların yerine oturması açısından yaptığı katkıların yıllar sonra da süreceğini göreceklerdir.
Kaynaklar
1.Fişek, Nusret, H., Halk Sağlığına Giriş, Hacettepe Üniversitesi- Dünya Sağlık Örgütü Araştırma ve Araştırmacı Yetiştirme Merkezi Yayın No.2., Ankara, 1983.
2.Fişek, Nusret H., Sağlık Yönünden İnsan ve Çevresi, Mimograf, Hacettepe Üniversitesi, Ankara, 1966.
3.Topuzoğlu, İsmail, Çevre Sağlığı ve İş Sağlığı, Hacettepe Üniversitesi Yayınları, A-27, Ankara, 1979.
4.Ehlers, V.1 M. And Steel, E. W. , Municipal and Rural Sanitation, Mac Graw – Hill Book Co., Ne.w York, 1965.
5.Health Hazards of the Human Environment, World Health Organization, , 1972.
6.Alan, Tevfik, İnsan Sağlığı için çevresindeki Tehlikeler, SSYB, Ankara, 1976.
* Teksir makinesiyle çoğaltılmış
**Kanser-yaparlar, kanser-ederler
***böcekkıranlar
****İnşaat mühendisliğinin bir dalı olan Sağlık mühendisliği (sanitary engineering) daha sonra çevre mühendisliğine evrimleşecektir.
*****Daha sonra Çevre Fizyolojisi (Environmental Physiology) olarak adlandırılmıştır.
****** Daha sonra ”sosyokültürel” biçiminde terimleşmiştir.
cevresagligi.org’da yayımlanan yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir.