John M. Last “İnsan türünün sağlık ve tarihini üç buluş belirlemiştir. Bunlardan ilki yaklaşık bir milyon yıl önce, bizim insansı[1] atalarımızın avladıkları etleri pişirmekte ateşi nasıl kullanacaklarını keşfettikleri zaman olmuştur. Onlar, pişirilmiş yiyeceklerin daha lezzetli olduğunu, çok çabuk bozulmadığını ve onları yemenin daha az hastalandırdığını bulmuşlardır. Halk sağlığının çok temel bir bilimi olan beslenme anlayışımız ve aşçılık sanatı o zamandan bu yana gelişmektedir.”
“Yaklaşık 12 000 yıl önce dünya, son Buzul Çağından sonra ısındıkça, iki buluş daha insan topluluklarının sürekli değişimine yol açtı. Atalarımız, belki kadınlar; gıda, süt ve giyecek için hayvanları nasıl evcilleştireceklerini öğrendiler. Aynı zamanda buğday tohumlarının ekilebileceğini, hasat edilebileceğini, bir mevsimden diğerine saklanabileceğini ve unu keşfettiler ve bunu ekmek ve benzeri karbonhidrattan zengin yiyecekleri yapmakta kullandılar. Bu iki büyük buluş, istikrarsız olan avcılık ve toplayıcılığa bağımlılığı ortadan kaldırmış ve insanların kalıcı olarak yerleşmelerini olanaklı kılmıştır. Bunlar, o eski çağlardan beri insanlığın her ilerlemesinin yadsınmaz temellerini oluşturmuşlardır” der.
İnsanların su temizliği, dışkı ve çöplerin yok edilmesi, ev sanitasyonu gibi konulara eskiden beri önem verdiği arkeolojik buluntulardan anlaşılmaktadır. Hindistan’da Mohenjo-Daro ve Rarappa kazılarında açığa çıkartılan 4000 yıl öncesine ait kent kalıntılarında evlerin belli bir standarda göre yapıldığı, her evde banyo ve pissu yollarının, sokaklarda kanalizasyon bulunduğu görülmüştür. Mısır’daki kazılar İÖ 2130-1700 yılları arasında Mısır kentlerinde kanalizasyon bulunduğunu göstermektedir. Grit, Truva ve Priene ve diğer birçok kentteki kazılar evlere kadar giden su şebekeleri ve çok mükemmel lağım sistemlerinin bulunduğu görülmüştür. Aynı şeylerin Güney Amerika Kentlerinde de bulunması Dr. Fişek’i kentleşmenin bu altyapıları geliştirmeye yönlendirdiği sonucuna götürmüştür. Çevre sağlığı altyapısına verilen önemin sağlığı korumaktan çok estetik nedenli olduğunu söyleyenler, bu altyapıları dinsel nedenlere bağlayanlar da vardır. Dr. Fişek önemli olanın neden yapıldığı değil, insan sağlığıyla ilgili sonucu olduğunu vurgular.
Roma’da Augustus döneminin çevre sağlığı açısından önemli olduğu düşünülür. Bu dönemlerde kentlerde çevre sağlığı idaresi kurulmuştur. Roma’da bu hizmeti yürüten ve imparatora karşı sorumlu olan bir bakan vardı. “Aedile” denilen bu bakan her kentte su şebekelerinin korunmasından ve çevre sağlığı hizmetlerinden sorumluydu. Aedile kentlerde hamamları, sokak temizliğini, Pazar yerlerini, besin maddelerini satan yerleri denetleyen ve bozuk besinleri yok eden kişiler atardı. Roma İmparatorluğu çevre sağlığını kamu görevi olarak gören ilk devlettir.
MÖ 79-23 tarihleri arasında yaşayan Genç Pliny kurşun zehirlenmesini tanımlamış ve bunu kurşunlu boyalarla ilintilendirmişti. 1700 yılında Ramazzini “İşçilerin Hastalıkları[2]” kitabında iş etkileniminin sağlık etkilerini tanımlayarak “işini sor” ilkesini getirmiştir. Charles Dickens ve Henry Mayhew gibi birçok 19.yy. yazarı işçilerin çalışma koşullarının düzeltilmesi için çaba harcamışlardır. Chadwick’in “Çalışan Nüfusunun Sağlık Durumu” isimli raporu çok önemli bir tarihi belgedir. Rapor 1842 yılında basılmıştır. Chadwick, raporda hastalıkların doğrudan çevre koşullarına bağlı olarak oluştuğunu ve acilen bir halk sağlığı reformuna ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir.
20.yy.’da toksikoloji, akciğer patofizyolojisi, epidemiyoloji ve moleküler biyolojideki gelişmeler etkilenim ve sağlık ilişkisini daha iyi anlamamızı sağlamıştır. Ancak işyerinde işçilerin sağlığını korumaya yönelik düzenlemeler özellikle sendikaların da güçlenmesiyle etkinleşirken işyeri dışındaki çevresel tehlikelerle ilgili olanlar hala yetersiz, güdük ve kimi durumlarda yoktur.
Günümüzde sağlık bakanlıkları başta çevre sağlığı olmak üzere koruyucu hekimlik uygulamalarından daha çok hastalıkların tedavisine yönelik örgütlenmeye ve tedavi uygulamalarının maliyetini en aza indirecek düzenlemeler üzerinde yoğunlaşmışlardır. Bu konuların ön plana çıkması koruyucu hekimlik uygulamalarının sadece aşılama çalışmalarından ibaret olarak görülmesine, birinci basamak hekimlerinin sadece aşılama çalışmaları ve tedavi ağırlıklı yönlendirmelerine yol açmıştır.
Eğer olay mevzuat çıkarılması aşamasından ibaret kalır sonuçları epidemiyolojik ve ekonomik sonuçları açısından da değerlendirilmeyecek olursa mevzuat işlevsiz ve geçersiz kurallar yığınına dönüşebilir. Başka ülkelerin düzenlemelerini uyarlamakla yetinen ülkelerde en önemli sorunlardan biri budur. Ancak ekonomik değerlendirmelerin ön plana çıkması, değerler duygusunun yok etmektedir.
[1] hominid
[2] De morbis artificum
cevresagligi.org’da yayımlanan yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir