Son birkaç bin yıldır ister bakteri, ister virüs isterse asalak olsun insanları etkileyen hemen her hasta-eder (patojen) etken varlığını sürdürmekte. Bunları bütünüyle ortadan kalkacağını ummak hemen hemen olanaksız. Hastalıklar bir kez ortaya çıktıktan sonra nadiren kaybolur. Uzmanların ısrarla vurguladığına göre “cin şişeden çıkmıştır, kafasına göre ‘takılacak’ bir daha şişeye girmeyecektir”.
Halk sağlığı alanında çalışanları bu duruma sıtmayı örnek verirler. Etkeni bir asalak olan sıtmanın varlığı neredeyse insanlık tarihi kadar eskidir. Kimi yerlerde sürekli görülen (endemik) bu hastalık sıradan sayılmasına karşın büyük bir küresel tehdit oluşturmaktadır. Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 2018’de dünya çapında yaklaşık 228 milyon sıtma vakası ve 405.000 ölüm vardı.
Bir hastalığını bir yerde olağan sayıların üzerinde görülmesine salgın (epidemi) denir. Hiç görülmeyen bir hastalığın tek bir vaka olarak görülmesi salgındır. Sözgelimi hala adı bile onu tanıyanları titreten veba ülkemizde tek bir vaka olarak görülse bile salgın olarak kabul edilir. Eğer herhangi bir hastalık ülkeler arası yayılırsa uluslararası salgın ya da küresel salgın (pandemi) olarak tanımlanır.
Aşılama yoluyla ortadan kaldırılan tek hastalık çiçek hastalığıdır. 1960’larda ve 1970’lerde Dünya Sağlık Örgütü’nün önderlik ettiği toplu aşılama kampanyaları başarılı oldu ve 1980’de çiçek hastalığı, aşı ile ortadan kaldırılan ilk ve tek insan hastalığı ilan edildi.
O zamanlar diğer üniversitelerin hocalarının da emeklilik konuşmalarını dinleme geleneğimiz vardı. Çiçek hastalığının artık yeryüzünden kalkmasından pay çıkaran tıp öğrencileri olarak böyle bir konuşmayı dinlemeye gitmiştik. Adını anımsayamadığım hocamız sorduğu sorulardan “çok gururlandığımız” kanısına varmış, şunları söylemişti:
-Mikroplar bu dünyada bizden milyonlarca yıl daha deneyimli. Onlar bir şekilde başlarının çaresine bakar, yine karşınıza çıkabilir. Sakın gevşeyip, rehavete kapılmayın. Hiçbir zaman insanları koruma sorumluluğundan kurtulamayacaksınız…
Çok genç ve deneyimsizdik, o zaman söylediklerini gereksiz bir endişe olarak değerlendirmiştik. Yıllar sonra baskılanmış, denetim altına alınmış olan hastalıkların “başkaldırdığını”, hastalık yapmayan etkenlerin hasta-eder, salgınlar hatta uluslararası salgınlar yapabilir hale geldiğini gördükçe söylediklerini daha iyi anlıyorum.
Küresel HIV salgını; verem ve dirençli türlerinin, frenginin yeniden yaygınlaşmaya başlaması; Ebola virüs, Hanta virüs, Lyme hastalığı, Lejyoner hastalığı vb. örnek verilebilir. Bu hastalıkların bazıları eskiden çok büyük sorunken büyük çabalarla önemini yitirmiş olan hastalıklardır. Günümüzde yeniden sorun haline gelebilmektedir. Yeni çıkan ve başkaldıran hastalıklar doğrudan ve dolaylı olarak yıllardır toplum gündemine taşımaya çalıştığımız küresel değişikliklerle ilişkilidir.
Küresel Covid-18 salgını ile ilgili olarak matematiksel hesaplamalar, bunlara dayanan kesin tarih belirlemeleri, net rakamlar gündemde çok fazla yer almaya başladı. Sağlık yöneticileri de bu hesaplamaları kesin salgın kestirimleri saymaya başladılar. Bulaşıcı hastalık salgın modellemeleri çok zordur. Her şeyden önce uzmanların elinde kristal küre olmadığını, kullanılan matematik modellemelerin kristal küre yerine geçmeyeceğini, verilen sayı ve oranların aldatıcı olabileceğini, unutmamalıyız.
Geçmiş halk sağlığı deneyimlerimiz başarılı bir aşı ve etkili bir tedavi ile bile COVID-19’un asla ortadan kalkamayacağını söylüyor. Salgın dünyanın bir yerinde durdurulsa bile, başka yerlerde devam edecek. Kuşkusuz küresel salgın tehdidi olmaktan çıkarak belki de mevsimsel grip gibi bir özellik kazanarak – yani aklımızdan çıkarmamamızı gerektirecek biçimde – varlığını sürdürecektir.
cevresagligi.org’da yayımlanan yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir