Salgınbilimci ve çocuk hekimi P. Landriga “Çok büyük bir toksikolojik deney yapıyoruz ve çocuklarımızı deney hayvanları olarak kullanıyoruz” diyor çevreye yağdırdığımız zehirli kimyasallar ve gelecek kuşaklardaki etkilerine yönelik olarak.
Sadece toksikolojik deney mi? Şu anda çocuklarımız toplumbilim ve ruhbilim etkilenimlerinin de denekleri. Etik ve ahlak tanımayan, değerlerini yitirmiş ya da hiç değer ve ilkesi olmamış bir gizli elin yürüttüğü korkunç bir sosyal bir deneyin de kurbanları durumundalar. Onları korumakla görevli olanlar sorunun bu boyutunun farkında bile değil… Haber yasağıymış! Yasak koyarak üstü örtüleceği sanılan her şey en az on kat daha güçlü algılanır, insanlarda kendilerini koruması gerekenlerin koruyamadığı algısını güçlendirir.
Ülkelerini terk etmiş, kendi ülkelerinde iken aşağılayıp, hor gördükleri toplumlara sığınıp, daha iyi bir geleceğe ulaşma çabasındaki annelerinin, babalarının ölümle denendiğini görüyorlar. Sahile vuran anneleri, babaları, kardeşleri ölseler de ölmeseler de ölümü yaşıyorlar. Yaşayanlar büyüyecek, yarının ergenleri, yetişkinleri olacaklar…
Evler yanıtı verilemeyen sorularla dolup taşıyor. Çok küçük yaşta beklenmedik patlamalarla irkiliyor çocuklar. Korkudan büyümüş gözler soruyor: Ne oldu? Yok bir şey! İyi ama siz de korktunuz diyor çocuk anne ve babasına… Korkmadık diyorlar! Bu çocuklar büyüyecekler, yarının ergenleri, yetişkinleri olacaklar…
Sabah beş buçuk altı… Eski bir minibüs köşede durup bir kadınla bebeğini indiriyor. Kadın hemen oturuyor kaldırıma sırtını duvara verip. O köşenin dilencisi… Sabahın köründe birileri örgütlü bir biçimde köşelerine yerleştiriyor dilendireceklerini. Yoksul sömürüsü kadar hızlı örgütlenen bir eylem göremezsiniz. Anneleriyle işe çıkan o bebekler, çocuklar büyüyecek yarının ergenleri, yetişkinleri olacaklar…
Aç insanlar çöp kavgası yapıyorlar birbirleriyle. Tevfik Fikret’in şiirindekiler gibi “Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder,/ Bugün açız yine; lâkin yarın…” Bunlar “hiç ama hiç umutlanamıyorlar”… Gelecek umudunu yitirmiş anne ve babalar çocuklarının tek sığınağı olduklarını unutur ağlarlar. Anne baba çaresizliği çok kötü yansır çocuklara…
1979 yılında yayımlanan ilk şiir kitabım “Bir Gün Sorarlarsa Çocuklar” adını taşıyordu. Kitaba adını veren şiiri buraya almak istiyorum:
bir gün sorarlarsa çocuklar
ne yaptınız
bu güzelim dünyayı
kitapları
umutları ne yaptınız
bir gün sorarlarsa
bu çocuklar
nedir bu kargaşa
bu korkular
ve
aklı
sağduyuyu
sevgiyi
ne yaptınız
bir gün sorarlarsa bu çocuklar
biz hangi yandayız
onlar
hangi yanda
nereye gitmiş bu adamın
türküsü
bir gün sorarlarsa
bu çocuklar
Bu korkunç kimyasal, sosyal, ruhsal deney sona ermeli. Yoksa artık bayramları bile yasaklanan çocuklar yarın çok kötü soracaklar. Utanmak, günah çıkarmak para etmeyecek. Sosyal bilimciler, ruhbilimciler ve sağlıkçıların elinden bu korkunç deneyin sonuçlarını saptamaktan başka bir şey gelmeyecek. Aklımızı başımıza almazsak yitirmiş olacağız geleceğimizi…