GENÇLER SİYASETTEN SOĞUTULMAMALI /Çağatay Güler

Eğer mesele “algı yönetimi” ise oluşturulan en büyük algı “siyasetin bir yalan ustalığı olduğu” biçiminde. Özellikle gençler siyaseti hiçbir ilke, etik ve ahlak kuralı tanımaksızın yalan söyleme, iftira atma, karalama ve linç eylemi olduğu kanısına itilmekte. Yaşını başın almış, önemli görevlere “getirilmiş” siyasetçiler bile seçim dönemlerinin vazgeçilemez bir aracı olarak gösteriyorlar yalan ve iftirayı. Kimilerinin şaka yollu “kızı alana kadar her yalan mubahtır” demesi gibi. Şakası bile korkunç ama onların ki şaka yollu da değil.

Sanki gençleri politikadan soğurmak için sistemli bir çaba harcanıyor gibidir. Editörü olduğu klasik halk sağlığı kitabı dünyanın birçok yerinde temel kaynak olarak kullanılan John M.Last bu durumu bir halk sağlığı ve sosyal çevre sorunu olarak görerek gündeme taşırken şunları vurgulamaktadır:

“İdeali olan politik liderler karakter suikastına uğramakta ve en yalancı ve allanıp pullanmış olanlar dışındaki herkesin politik görevlere talip olmalarını engellemekte, birçok kişinin seçilmiş politik görevlileri küçük görmelerine yol açarak oy vermekten caydırmaktadır- ki bu politika gündeminin; Amerika Birleşik Devletlerindeki dinci sağ kanat hizipleri ve Avrupa ülkelerindeki neofaşistler gibi tek konu saplantılı gruplarca zapt edilmesine yol açan tehlikeli bir eğilimdir”.

Arthur Collon “Dünyadaki mutsuzlukların yarısı gerçekleri saklamaktan ve yalan söylemekten kaynaklanır” diyordu. Genç kuşakların bunu özümseyerek siyasete koşmasını sevinçle karşılamalıyız. Politikayı onlar için bilinçli ve özenilen bir seçenek haline getirmeliyiz. Oysa hoyratça karalayıp hırpalıyoruz “sevgi”, “saydamlık” , “hak”, “hukuk”, “adalet”, “çevre” diyerek yola çıkanları. Bunun en tehlikeli sonucu nitelikli gençlerin politikadan soğumaları ve uzaklaşmalarıdır. Layık olanın doldurmadığı boşluğu layık olmayanlar işgal eder. Politik bilinç genç insana neyi, neden öğrenmesi gerektiğini kavramasını sağlayan çok önemli etkendir. Geleceğe umutla bakar ve kendini yetiştirme çabalarını güçlendirir.

Bunun sorumlusu olan pişkinler takımı dürüstlüğü, açık sözlülüğü, ilkeli davranışı neredeyse bir kusurmuş gibi göstermeyi başarma yolundalar. Yalan ve iftira da ustalaşmış duygu ve insani değerlerden yoksun bu kötü örnekler, genç kuşakları siyasetten tiksindirmeye yönelik bir amacın piyonu gibidirler. Siyaseti nitelikten, yetenekten ve dürüstlükten korumaya yönelik bir meydan savaşı sürdürülüyor sanki. Üstelik bunu dünyanın en ahlaksız yöntemiyle yapıyorlar: doğruları araya sıkıştırdıkları yalanlarla kirleterek. Oysa ülkenin geleceği siyaseti insani değerleri törpülenmemiş, nitelikli genç kuşakların işi haline getirebilmemize bağlı.

Zamanında kötü siyasetçilere ayna tutan Makyavel ne diyordu? “Erk sahibi biri gaddar, zalim, cimri olabilir ve yalan söyleyebilir ancak bunları yaparken insanlara merhametli, cömert ve sözünün eriymiş gibi görünmelidir ve her zaman kötü yanlarını başkalarına yıkmalı iyi olanları kendisine aitmiş gibi göstermelidir”. Artık Makyavel’in dediğini yapabilmek çok kolaylaştı, bu tip siyasi yaklaşımların arkasında dev bir sermaye ve onunla bağlantılı medya gücü bile olabiliyor. Yalancının mumunun hiç sönmemesi için her türlü teknolojik olanağı seferber etmiş dururumdalar.

Bu duruma karşı çıkması, siyasetin toplum tarafından bir kötülük ve hainlik ustalığı olarak algılanmasını engellemesi gereken güçler neredeyse işin başın çekiyor görünümdeler. Bu bir akıl tutulmasıdır. Ahmet Emin Yalman anılarında yazar: “Eski Sultani (Galatasaray) müdürü, eski Ma­arif Nâzırı, tarihçi Abdurrahman Şeref Bey, şu sözleri tekrar eder dururdu: “Allah bir köyü harap etmeye niyet ederse, ilk önce orasını idare edenlerin aklını alır.”

Dürüst siyasetin ülkeyi çağcıllaştırmanın temel araçlarından biri olduğunu kanıtlamalıyız. Gençleri ilkeli siyasete inandırmalı, karanlık ve köyü yaklaşımların örnek olamayacağını göstermeliyiz.

Günümüz gençliği nasihatten hoşlanmıyor, güzel örnek görmek istiyor. Kurnazlık ve karalama temel politik yöntem gibi görülmemeli. Yalan ve iftiranın, onursuz karalamaların, Bizans kurgularının geçer akçe olmadığına inanmalarını sağlamalıyız.

 

 

cevresagligi.org’da yayımlanan yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir