Yıllar önce Kenan Evren “Hekimlere bayrağın ucundan tutun diyoruz, kaç para vereceksin diyorlar!” dediğinde sağlık müdürüydüm. “Asacaksın Bu Doktorları” adlı kitabı yazıp kendisine, 450 milletvekiline ve o zamanki 67 ilin valisine göndermiştim. Hekimlerin de sorunları olduğunu anlatmaya çalışmıştım. Kimlere mi? Sistemin hatalarını hekimden bilen vatandaşa, bu kanıyı maksatlı olarak pekiştiren politikacılara; hekimi sorunlarıyla baş başa bırakıp, sadece suçlayan, azarlayan, hırpalayan yöneticilere, hatta kendimize…
Hekim tıp fakültesini bitirdiğinde hekim olmanın mutluluğunu yaşayamaz. Çevredeki yönlendirmeler onu ancak uzman olursa “bir şey” olabileceği duygusuna kaptırmaktadır. Birisi ne doktorusun diye sorduğunda bir şey söylemesi gerekmektedir! Tıp fakültesi mezunu olmanın sağlamadığı güveni “uzman” olursa kazanacaktır! Sadece TUS sınavının beş seçeneğidir ona gerçek hekimliğin kapısını açacak olan! Oysa Uzman olduğunda birkaç yıl geçmeden başka arayışlarda bocalamak zorunda kalacaktır… Tıp fakültesindeki eğitim yetersizliklerini uzmanlaşma ile gidermeyi düşünen bir yaklaşım nerede var? Daha sonra uzmanlık eğitiminin eksikliğini üst uzmanlıkla gidermek… Ondan sonra da “ver bakalım sonuçları, bakalım makine ne demiş?”
Birileri çıkıp “zaten hekimlik mesleği köle mesleğidir” derse şaşırmayın. Doğrudur. Eski çağ hekimlerinin çoğu köleydi. Hekimin inisiyatif kullanmasını engelleyecek her türlü önlem alınır: “Sen aklımıza estikçe verdiğimiz görevleri yerine getirmekle yükümlüsün. “Mecburi hizmet” yapacaksın. Canımızın istediği zaman nöbet tutacaksın! Okumana gerek yok! Biz eksiğini bilir ve tamamlarız, derslerinin çok gerisindeki kurslarla! Sana kurslarda ilaç kullanma bilinci vereceğiz! Sana kurslarda şok tedavisi öğreteceğiz! Sana kurslarda acil tedavi öğreteceğiz! Sana kurslarda diyabet tedavisi öğreteceğiz! Peki yedi senelik tıp eğitimi boyunca siz ne yaptınız? Hekimler kendi bilgilerini yenileyemeyen kullar haline mi geldi?
Hasta hakları diye bir tomar kâğıt imzalatmayı bile vatandaşa hekim düşmanlığını garantileyecek bir algı yönetimiyle sundular. Bir tek yaşamsal hasta hakkı vardır: İyi yetişmiş hekim.
Artık “performans sistemi” vardır. “Sağlığı korumanın performansta yeri yoktur, insanları hastalandırmamanın puanı mı olur!” Performansta esas çalıştığı yerin kârlılığıdır! Hastanın sorgulanması, muayenesi için zaman harcanmamalıdır! Amaç hekimleri teknolojiye daha bağımlı kılan bir sistemin temellerini atmaktır… Nasılsa sorunu “makineler” belirleyecektir. Bu nedenle kentlerimizi MR’lar, BBT’ler vb ile doldurmadık mı? Bir kentimizdeki sayıları onu üreten ülkenin tamamından daha fazlaymış olsun! Biz verimli çalışıyoruz, çıkartırız parasını, kâra da geçeriz!
Temel sorun sistemin özündedir. Aslında hekimlerin de, hastanın ya da bugünkü resmi tanımıyla “müşterinin” de hekim ve sağlık personelinden kaynaklanıyormuş gibi algıladıkları birçok sorun, sistemin yarattığı sorunlardır ve yeni kuşakların geleceğini karartacak boyuttadır. “Müşteri memnuniyeti” esastır.
Gelişmekte olan ülkelerde yozlaşmanın, yozlaştırmanın gerekçesi olarak gösterilen “halk bunu istiyor” uydurması artık sağlık sitemini de yönlendirmektedir. “Halk hemen reçete istiyor! Halk karmaşık elektronik ıvır zıvırla büyülenmek istiyor! Halk belirti hekimliği istiyor! Ağrısı mı var? Boş ver nedenini, ağrıyı kes! Müşteri memnun olsun!”
Hekim “kendini kurtar” duygusu pompalanarak daha büyük açmazlara itilmeye çalışılmakta. “Kırk yaşına yakın mesleğe atılıyorsun…. Zamanın yok artık… Geçmiş yıllarını kazan… Halkın istediğini yap! Teknolojinin arkasına sığın… Hekimim muayenesini önemseme artık… Gönder makinelere… Bakalım makineler ne bulacak… Makineler kimin neresinde ne var hemen bulup gösterirler! Bilgisayar da tedavi seçeneklerini sıralar… Artık aktarlar da resmen devrede… Otlar vatandaşın midesine girdiği andan başlayarak neresi hasta ise orayı bulup tedavi edecekler! Al sana sülük! Sana da hacamat! Ey hekim sen kendini kurtar! Kendini kurtar! Kendini kurtar!”
cevresagligi.org’da yayımlanan yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir
Çağatay hocam gerçekleri ne kadar güzel dile getirmişsin.Anlayanlara,anlamak isteyenlere açık Ve seçik.Kalemine,yüreğine sağlık.Sevgilet.Anest.Dr.Şeref Ceran.