Son tıp literatürünü düzenli olarak izlemekte olduğumu tabi ki tahmin etmek zorundasınız. Çünkü ben her bilim dalının yayınlarını dikkatle okumayacak olursam, onları yanlışlarıyla ilgili olarak nasıl uyarabilirim ve doğru yola gelebilmelerini sağlarım? Değerli bir bilim adamının yayınlanan bir makaleden çaktırmadan alıntı yapacak zamanı olmadığı zaman, yazarın adından söz ederek alını yapmasına sit etme denir ki, sit edilme önemli bir şey olup, makalenin otörü (tıbbi dergilerdeki şanslı ve torpilli muharrirlere “otör” demek modadır) bundan puan alır.
Geçenlerde bir international tıp mecmuasını karıştırırken bir araştırma dikkatimi mucip oldu: “The Turkish fast-food:”Simit” and Prevention of Cancer” isimli yazı “International Bulletin of Cancer in Developing Countries” in October 1998 sayısında yayınlanmış.
Bu makalenin anahtar sözcükleri “The simit” “with susam” “cancer” “prevention” du. Özetine baktığımda mutad olduğu üzere makale ile alakası yoktu.
Jo Edward ve arkadaşları yaptıkları bu araştırma ile simit yiyenlerde kanser oranının çok düşük olduğunu ortaya koyan dikkatli bir değerlendirme yapmışlar. Evropalılar ne kadar bize hasım olurlarsa olsunlar bilim adamları bazı gerçekleri ağızlarından kaçırmadan edemiyorlar. Bir kez 657 Sayılı yasanın dibaçesinin dayandığı temel gıda maddesi olan simidi uluslararası bir bilimsel dergide görmüş olmak beni çok memnun etti. Nitekim bir kongreden tanıdığım Dr. Edward’ı telefonla aradım ve “kongregülasyonlarımı” iletirken bu konudaki çalışmaları sürdürmesinden çok memnun olacağımı belirttim. Bana karşı medyunu şükran olması hasebiyle:
-Emredersiniz üstadım… dedi…
Ben de bunun üzerine:
-Recam olur dedim.
Dr. Edward öğrencilik yıllarında ülkemize geldiğinde simitle tanışmış. Daha sonra ülkemiz sağlık istatistiklerini incelerken bir çok kanser türünün hemen hemen hiç görülmediğini, görülenlerin ise bir elin parmaklarıyla sayılabilecek kadar az olduğunu görünce aklına simidin çok yaygın kullanılan temel besin maddelerinden olması nedeniyle araştırılmaya değer olduğuna karar vermiş.
Yapılan değerlendirme sonucunda doktor, mühendis, öğretmen her kim olursa olsun 657 ye tabi olarak çalıştığında simidin en temel besin maddesi olduğu bilimsel olarak ortaya konmuş. Nitekim bu tip kadrolarda çalışan 3827 kişinin % 67 sinin sabah bir simit bir iki çay, %13 ünün sabah, öğle, akşam birer simit, %19 unun ise sabah bir simit bir çay, öğle bir simit iki çay, akşam üstü ise bir simit ve üç çay içtiği saptanmış. Kalan %1 lik bölümün ne yiyip içtiğinin anlaşılması mümkün olmamış.
Simidin simit yiyen sağlık personeli ve bakanlık görevlileri üzerinde iki etkisi saptanmış:
- Simit yiyen kişiler yeterince okuyamamakta
- Simit yiyen kişilerde kayıt tutma eğilimi azalmakta.
Sonuçta hastaların nerede ise aralarına karbon kağıdı konarak, 5 kuruşa muayene edildiği polikliniklerde hemen hemen bütün kanser vakaları atlanmakta, tanı konulamamakta ve kaydedilmemekte. Bu ülkemizdeki kanser oranının önemli oranda düşmesini sağlamakta.
Dr. Edward ve arkadaşlarının yaptıkları daha ileri analizler simidin çok kişinin erken dönemde başka nedenlerle hayata veda etmelerine yol açtığını, böylece de kanser olacak vakit bulamadıklarını da belirlemiş. Çünkü kanser olmaktan korkmamak lazımdır ve geç kalmaktan korkmalıdır.
Böylece bu iki yönlü etki ile simidin kanseri önleyici etkisini kesin olarak saptamış bulunmakta.
Bu tip çalışmalar niçin kamuoyundan gizlenmektedir. Ben olmasam kimse bu çalışmayı kamuoyuna iletecek midir?
Acaba bu ülkemiz için yeni bir ihracat imkanı yaratır mı? Simitle ilgili hayali ihracat imkanları bulunabilmesi mümkün müdür? Simit ihracatıyla ilgili mevzuat hükümleri yeterli midir?
Yetkili kurum ve kuruluşlar simidimizle ilgili dolaylı bir ambargo etkisi yapacak olan kota sistemine karşı uyanık olmalı, simide karşı kota koyacak ülkelere yönelik diplomatik açılımları daha bugünden başlatmalıdır.
Ancak burada önemli bir tehlikeye parmak basmadan edemeyeceğim. Çünkü simitte bir ihracat patlaması ülke içinde simit yetersizliğine yol açmamalıdır. Bir çok ihracat patlamasında yani neyimiz var neyimiz yoksa toplayıp ucuz pahalı sattığımızda olduğu gibi ülkede simit darlığı çıkması ihtimali pek kuvvetle muhtemeldir. O zaman şimdiden gerekli önlemlerin alınması gerekecektir ki, bununla ilgili olarak alınacak tedbirleri üç kalem halinde sayabilmemiz mümkündür:
- Simitçi fırınlarının sübvansiyonu
- Ailelere çocuklarına her köşe başında simit sattırma konusunda eğitim verilmesi
- Simide narh konarak, karneye bağlanması.
- Simit konusunda sektörler arası işbirliği.
- Simitle ilgili broşür hazırlanması
- Afet dönemlerinde parasız simit dağıtılması.
- Öğretmenlerin sıfır verdikleri öğrencilere “sana bir simit veriyorum” diyerek özendirici olmaktan vazgeçmeleri.
Umarız yetkililer bu kez tedbir almakta gecikmeyeceklerdir.
Gülmece ile pekcok şey anlatılır ve eleştirilir. Guzel olmuş. Biraz daha kısa olsa daha çok okunur. Tıp mizahı yeni bir yazar kazanmış oldu.