Yapay zekâ alanındaki hız baş döndürücü. Sık aralıklarla bu alandaki yeni bir gelişmeyi duyuyor, okuyoruz.
Yapay zekâ hızla geliştirdiği yeteneklerini makine öğrenme modellerine borçlu ve bu modeller de muazzam enerji tüketiyorlar. Her türden bağımlılığın küresel bir tehdit haline geldiği günümüzde yapay zekâ veri merkezleri enerji bağımlısı, hem de yüksek dozda. Bu bağımlılığa dair çözüm arayışları sürüyor. Bir yandan bilgisayar çiplerini daha enerji verimli hale getirme konusunda çalışmalar hızlanırken diğer yandan da yapay zekâ veri merkezleri için fosil yakıt kaynakları dışında farklı enerji arayışları var.
“Enerji meselesini abartıyor musun?” diyebilirsiniz ama rakamlar bu sorunuza net bir yanıt veriyor.
Uluslararası Enerji Ajansı verisine göre 2022 yılında yapay zekâ veri merkezleri 1,65 milyar gigajul elektrik tüketti ve bu miktar küresel enerji talebinin yaklaşık %2’sini oluşturuyordu. Bu tüketim düzeyinin yapay zekanın yaygınlaşmasıyla artması bekleniyor ve yine Uluslararası Enerji Ajansı tahminlerine göre yapay zekâ veri merkezlerinin enerji tüketiminin 2026’ya kadar %35 ila %128 arasında artabilir. Burada bir parantez açıp kripto para sektörünün de ek olarak bu enerji artışını körüklediğini belirtelim. Yapay zekâ ve kripto para veri merkezlerinin 2026’daki enerji tüketimi Japonya’nın elektrik tüketimine eşdeğer bir düzeye erişecek gibi görünüyor.
Veri merkezleri hem yapay zekâ hem de kripto para için hayati önemde. Veri merkezlerinde elektriğin kullanımında üç başlığın öne çıktığını görüyoruz. Veri merkezlerinde elektriğin %40’ı bilgiyi işleme için, %40’ı ise “istikrarlı bir işlem verimliliği elde etmek için” kullanılan işlemcilerin soğutulması için, %20’si de süreçte yer alan bilişim sistemleri için kullanılıyor.
Yapay zekâ algoritmalarının enerji tüketiminin farklılığını belirlemek zor olsa da var olan yapay zekâ algoritmalarının ne düzeyde enerji tükettiğine şöyle bir örnek veriliyor: Çok bilinen bir yapay zekâ sohbet robotuna sorduğunuz bir soruya aldığınız yanıt için geleneksel bir internet aramasının yaklaşık on katı enerji tüketiliyor. Bu popüler uygulamayı haftalık kullanan kullanıcı sayısının 100 milyon olduğu düşünüldüğünde gerekli enerji miktarının boyutu anlaşılabilir. Ayrıca yapay zekâ sistemlerinin dil modelleri karmaşıklaştıkça ve geliştikçe, diğer bir deyimle yeni versiyonlarının eğitiminde kullanılan enerji de katlanarak artıyor. Popüler bir yapay zekanın dördüncü versiyonunun eğitiminde 50 kat daha fazla elektrik kullanıldığı tahmin ediliyor örneğin. Dolayısıyla yapay zekâ bir yandan enerji verimliliği açısından çözüm beklenen sistemler haline gelirken, tükettiği enerjiyle bir çevre konusu.
Rakamlar, bu genel olarak dijital mecrada özel olarak da bu alanda çalışan şirketlerin enerji kaynaklı karbon emisyonlarının arttığını gösteriyor. Rapor ve açıklamalara göre Google’ın karbon emisyonları son 5 yıl içinde %48, Microsoft’un emisyonları 2020’den bu yana %30 artmış durumda.
Bir yandan “evde televizyonu stand-by konumunda bırakmayın, enerji tasarrufu yapın” diğer yandan da “yapay zeka ile dünya elinizin altında” söylemini düşününce; hayatımıza giren yeni araçların enerji tüketimindeki payı ile ilgili konuların halının altına süpürüldüğünü görüyoruz.
Yapay zekanın “enerji açmazı” ilgiyi hak ediyor, özellikle çözüm olarak önerilen enerji kaynakları açısından. O da bir sonraki yazımızın konusu.
Kaynaklar
- Internatıonal Energy Agency. Electricity 2024 Analysis and forecast to 2026.
- https://www.nature.com/articles/d41586-024-03408-z
- https://theconversation.com/ai-supercharges-data-center-energy-use-straining-the-grid-and-slowing-sustainability-efforts-232697
- https://www.weforum.org/stories/2024/07/generative-ai-energy-emissions/
cevresagligi.org’da yayımlanan yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir