HALKI KORKU VE PANİĞE SEVKEYLEYEN BİLİM İNSANLARINI ENGELLEMEYE YÖNELİK TEDBİRLER/Kamil Hüsnüyusufkuşugiller

Son zamanlarda üniversitelere yuvalanmış olan, biliminsanlığından nasibini almamış bir takım zevatın halkı korku ve paniğe sevkeyleme çabası içinde oldukları görülmektedir! Bunların halkımızın hislerini rencide edecek söylemleri dillerinden düşürmedikleri “değerlendirilmektedir”. Bunlara misal vermek “noktasında” şu örnekleri sıralayabiliriz:

-Her yemekten sonra ve tatlı şeyler yediğinizde dişlerinizi fırçalamazsanız dişleriniz çürüyebilir ve erken dökülür.

-Meyve ve sebzeleri yıkamadan yerseniz zehirli kimyasal kalıntıları nedeniyle zehirlenebilir ya da ishal olursunuz.

-Tuvaletten sonra ve her yemekten önce elinizi yıkamazsanız çok tehlikeli hastalıklara yakalanabilirsiniz.

-Hastalıklar buzdağı gibidir. Büyük bir kısmı görülmez. Siz sadece üstte kalan küçük bir bölümünün farkındasınızdır. Bütünü bilemeye çalışın.

-Salgınlarda hasta sayılarını gizlemek epidemiyolojik değerlendirme olanağını ortadan kaldırır.

-Halkı bir takım klinik üst düzey akademik ayrıntılarla oyalamak hedef saptırma ve toplum düşmanlığıdır.

-He-man’cilik oynamak bilim adamını yozlaştırır.

-Topluma söylenenler “efradını cami, ağyarını mâni” olmalıdır. Virüsün RNA’sının ya da anasının örekesinin kıçının kuyruğu vatandaş Mehmet efendiyi ilgilendirmez. Sadede geliniz.

Bu örnekleri daha da çoğaltabiliriz ama burada kısa keseyim. Bu sözlerin halkımızı nasıl korku ve paniğe sürükleyeceği açıkça görülmektedir. Bu gibi sözleri sarf edenler şiddetle cezalandırılmalıdır.

Tabi halkı ya da bireyleri aydınlatma “noktasında” ve “noktalı virgülünde” bir miktar korku ve paniğe sevk eylemek evladır. Sözgelimi özellikte doğu ve batı klasik eserlerini okuyanların cehennemlik olacağını söylemeyecek miyiz? Eleştirel düşünme alışkanlığına duçar olmuş öğrenciler “sürüm sürüm sürünecekleri” söylenerek uyarılmamalı mı? Tabi ki uyarılmalı. Ayrıca çocuklarına eski kafirlik dönemlerinin adlarını koyma hatasın düşerlerse cehennemde cayır cayır yanacakları önce yumuşak bir biçimde sonra da korku ve paniğe yol açmaktan çekinmeyen bir üslupla anlatılmalıdır.  Bu tür korku ve paniğe sevkeylemeler hayır işidir; gerçekleştirilmelerinde   zebaniler, gulyabaniler, üç harfliler yardımcı olabilir, özellikle çocukları uykularından edecek derecede etkili olabilirler.

Ancak:

“Bugün açız yine evlatlarım, diyordu peder

Bugün açız yine; lakin yarın, ümid ederim

Sular biraz daha sakinleşir… Ne çare, kader” gibi şiirleri okumaya kalkmayı hoş göremeyiz elbette. Demek ki halkı korku ve paniğe sevkeylemekten sevkeylemeye fark vardır!

Peki halkı korku ve paniğe sevkeylemenin türleri nedir, zararlı olanını ve olmayanını nasıl ayırt ederiz? Ulema bu konuda ne demektedir?  Müeyyidesi var mıdır? Tabi ki vardır ve olmalıdır, aynı zamanda yoktur ve olmamalıdır! Burada bir çelişki var imiş gibi kaşınızı kaldırmayın. Bilesiniz ki burada esas olan söylem değil söylemi dile getiren ağız, yazan kalem, düşünen kafadır. Hiç bizden yana olanla olmayan bir olur mu? Sen, ben, bizim oğlan dışında kalan zevata ve bilcümle muhaliflere yönelik beyan ve açıklamalar tüylerimizi diken diken ettikten sonra korku ve paniğe sevkeylese bile mesele yapılmamalıdır. Ama dördüncü taraflar, yani sen ben bizim oğlan dışında kalanlar ve dahi muhalif takımının düşünme ihtimali dahi sayın halkımızı çoktan korku ve paniğe sevkeylemiş demektir. Böyle bir düşüncenin oluşmaya başladığından şüphelenildiği an harekete geçilmeli düşündüğünden kuşkulanılanlar şiddetle tecziye edilmelidir.

Buna karşın abus bir çehre ve ifadesiz bir yüzle konuşan sözcülerin ahaliyi dehşete düşüren sözleri korku ve paniğe sevkeylese bile bu korku ve panikte hayır vardır.  Yalan haberler, torba torba abesle iştigal belgelerinden başka bir şey olmayan günübirlik düzenlemeler, uysanız da uymasanız da ceza alacağınız çelişkili kararlar korku ve paniğe seveylemez bile! Yokluklar, baskılar, eziyetler, haksızlıklar; işsizlik, çaresizlik halkı korku ve paniğe sevkeylerse hayırlara vesile olur!

Büyükleriniz birtakım şeylerin düşünülmesini, söylenmesini, konuşulmasını, yazılıp çizilmesini doğru bulmuyorsa bunları yapmaya kalkışmak edepsizlik değildir de nedir? Hoşa gitmeyen, uygun görülmeyen şeyleri düşünüp söyleyerek halkı korku ve paniğe eylemek caiz midir? Caiz değildir ve tecziyesi dahi gerektir!

Halkı korku ve paniğe sevkeyleyen bilim insanlarını engellemeye yönelik tedbirler ne olmak lazım gelir? El cevap:

-Bir kılıf uydurup açılan soruşturma sonucu süründürmek. Soruşturma çok amaçlı bir usuldür ve bizimkilerin yaptıklarını örtbas etmeye de yarar.

-Yuvalandıkları korku ve paniğe sevketme merkezlerini “suyu bulandırdın” kabilinden bahanelerle kapatmak ya da parçalayarak hemşeri dernekleri haline getirmek!

-Biat etmesini bilmeyenler hakkında linç kampanyaları düzenleyip düşünemez, konuşamaz ve yazamaz yapmak!

-Muhalif takımını azınlıkta bırakmak amacıyla boşta gezen çoluk, çocuk, emmioğlu, dayıoğllarını kadrolara doldurmak. Bu iş özellikle tam tarifle ilan verilerek yapılabilir. Sözgelimi “sol kürek kemiğinin altında 35 milimetre ebadında bir ben olan…” şeklindeki nitelik tanımları muhalifleri dışarda tutar. Zinhar bilgi ve yetenek imtihanı yapılmaya ve dahi liyakat üzerinde durulmaya! Tecrübeyle sabittir ki bu yaklaşım bizimkileri dışarda bırakarak haksızlığa duçar eylemektedir.

Sosyal mesafeyi koruyun ve bu saatten sonra maskeyi nerenize takarsanız takın!

 

cevresagligi.org’da yayımlanan yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir