SOSYAL ÇEVRE SALDIRGANLIĞI / Çağatay Güler

İnternet trolleri önemi bir sosyal çevre saldırganı haline geldi ve giderek linç kültürünün ağırlık kazanan bir bileşeni olma yolunda. Trol dilimize ilk olarak bir balık ağı türü olarak girdi. Suyun dibinde sürüklenerek çekilen, yavru yetişkin demeden denizi sömürmek amacıyla kullanılan huni biçiminde geniş ağızlı balık ağı! İnternet trolü ise internette insanları huzursuz ve mutsuz etmeye, örselemeye, yaralamaya, taciz etmeye yönelik olarak; ilke ve kural tanımadan dedikodu tohumları ekmeye çalışan araçlar olarak tanımlanabilir. Bir tür sanal kışkırtıcı ajan işlevleri de var. Eğer kötü niyetli, baskıcı rejimlerin sopası haline gelmiş kötü niyetli bir hukuk sistemi söz konusu ise; deneyimsiz internet kullanıcılarının “niyet okumaya” elverişi söylemlere yöneltilmesi amaçlardan bir diğeri. İnternetin her bileşeninde forumlar, bloglar, sohbet odaları, twitter, instagram vb. ortamların tümünde konuyla ilgisi olsun olmasın kışkırtıcı mesajlar göndererek konuyu dağıtma, saptırma, duygusal tepkiler oluşturarak kullanıcıları kötü duruma düşürmeye çalışırlar. Kışkırtıcı ajanların eskiden yaptıkları gibi.

İnternet trollerinin ya da saldırganlarının amaçlarından biri cahil kalabalıkları bir linç sürüsüne dönüştürmektir. Oysa cahiller kalabalığı onları yaratanların da başına bela olacaktır. Malcolm X’in dediği gibi: “Bir hareket için en büyük yanlış uyuyan kalabalıkları özgül hedefler için örgütlemektir. Önce insanları uyandırmalı daha sonra eyleme geçilmelidir”. “Koşullandırma” uyandırma değildir.

İnternet trolleri sonuçta baskıcı rejimlerin iktidarlarını sürdürebilmeleri için acımasızca kullandıkları bir silaha dönüşecekti. Kimi ülkelerde düşüncelerini açıklamaya çalışmaktan başka hiçbir amacı olmayan birçok kişinin şüpheli ve yasal düzenlemedeki sözcük oyunlarıyla “sanık” durumuna düşürülmesini sağlamak için kullanılabilecek bir silaha. Bu gibi rejimlerin amacı interneti insanları geliştiren ve olgunlaştıran bir düşünce evreni olmaktan çıkararak zehirli bir propaganda zindanına çevirmek.

Belarus kökenli bir yazar ve araştırmacı Evgeny Morozov teknolojinin sosyal ve politik boyutları üzerinde çalışan, aslında “internetini, akıllı telefonunu, taşınabilir iletişim görüntülüğünü seven” biridir kendi deyimiyle. Bu yeni iletişim araçları ve olanaklarıyla ilgili olarak fazla düş kurmamamızı öğütleyen bir kitabı yayımlandı 2012 yılında: “Ağ yanılgısı: İnternetin karanlık yüzü” . Kitabın adını okur okumaz Charlie Chaplin’in bir sözü aklıma geldi nedense: “Diktatörler kendilerini özgürleştirir, ancak halkı köleleştirirler”. Güç sahipleri yoz bir güvenlik yaklaşımıyla kontrolü ellerinde olan tüm araçlarla baskı kurarak yalancıları, iftiracıları harekete geçirmekten çekinmezler. Oysa kumardan, pornoya gerçek bir kamuoyu işbirliği sağlamaya yönelik etkili bir farkındalık yaratma çabasından kaçınırlar.

Farkındalık “görülmesi, bilinmesi gerekenlerden haberi bulunmak; kavranması gereken şeyleri kavramaktır”. Olayları, nesneleri, duyulanımları algılamak, hissetmek, bilincinde olmak, kavramaktır. Baskıcı güçler farkındalık yaratmaya yönelik çabaların, “eleştirel düşünme” becerisini de geliştireceğini bu durumun internet trollerinin etkisi de ortadan kaldırabileceğini bilirler. Kötü yönetimler özgürlük habercisi bu teknolojiyi dünyamızı karartmak için kullanmayı deneyecekler, zaman zaman “özgür düşünce sorununu” çözdüklerini sanacaklardır. Eleştirel düşünme becerisi kazanmış kuşaklar yetişirse dünyamızı, geleceğin dünyasını canları istediğinde herkesi izleyebildikleri karanlık bir hapishaneye döndüremeyeceklerdir. Yine Charlie Chaplin’in bir zamanlar dünyayı kana ve düşmanlığa bulayanlarla ilgili olarak söyledikleriyle bitirmeli: “İnsanların nefreti geçecek ve diktatörler ölecektir, halkın elinden aldıkları güç halkına dönecektir. Ve böylece insan ölene kadar özgürlük asla yok olmayacaktır”.

 

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir