VİRÜSLER VE MASKELER / Çağatay Güler

Sağlık görevlilerinin kullandığı maskeler 18.yy.’ın sonlarına kullanılmaya başlanmıştır. Bunlar doktorlar, diş hekimleri ve hemşirelerce hastaların tedavisi sırasında takılan tek kullanımlık maskelerdir. Tek kullanımlık yüz maskelerinin kullanımının koruyucu bir etkisi olabileceği konusunda yaygın bir algı bulunmasına karşın aslında sağlık kuruluşları dışında kullanımının koruyucu etkisiyle ilgili görüşler çelişkilidir.

Uygun kullanılmayan maskeler çoğu kez takanlara ve çevresindekilere “yalancı güven duygusu” verdiğinden olumsuz etki de yapabilmektedir. Günümüzde bu maskelerin, evrensel bir solunum yolları koruyucusu gibi hava kirliliğinin arttığı zamanlarda da kullanıldığını görüyoruz. Oysa hava kirliliği etkenlerine karşı koruyuculukları bulunmamaktadır. Bu maskelerin hava süzücü etkileri yoktur. Bu maskeler virüs içeren vücut sıvı damlacıklarının burun ve ağızdan çevreye yayılmasını önler. Ancak havadaki uçardamlalarda bulunan virüslere karşı koruma etkinliği yoktur.

Yapılan kimi araştırmalar bu maskeyi takan insanların defalarca maskeye dokunduklarını göstermektedir. Çoğu kişi bu maskeleri konuşurken ya da cep telefonları ile konuşurken indirip sonra tekrar yukarı kaldırarak kullanabileceklerini düşünür. Kimileri de kullandıktan sonra katlayıp ceplerine koyarlar. Zaman zaman maskenin altından burnu kaşıma alışkanlığında olanlar da vardır. Böyle durumlarda eller hemen ılık su ve sabunla yıkanmalıdır. Bunlara el değdirilmemeli, takılınca sürekli yerinde durmalı, çıkartılınca atılmalıdır. Mendil gibi cepte taşınarak gerek gördüğümüzde takılan araçlar değildir. Bir kez kullanıldıktan sonra atılmalıdır. Hiçbir maskenin çıkar-yeniden tak özelliğinde olmadığı akıldan çıkartılmamalıdır.

Bu maskelerin halk arasında ya da sağlık kuruluşu dışında yaygın olarak kullanımı 1919 yılında başlayan ve 50 milyondan fazla insanın ölümüne yol açan uluslararası İspanyol gribi salgınında başlar. O yıllardan sonra her türlü virüs etkenli salgında da bu maskeler yaygın olarak takılır duruma geldi.

Kuramsal olarak hapşırma ve öksürme sırasında yayılan damlacıkları bir oranda önleyebileceği düşünülmektedir. Düzenli el yıkama ile birlikte olmadıkça maske kullanımı pek fazla etkili görülmemektedir. Maskelerin yararlı olabileceği sonucuna varan bilim insanları “doğru bir biçimde kullanılırlarsa” koşulunu özellikle vurgulamaktadır. Halk tarafından kullanıldığında oldukça gevşek olarak takılmaktadır. Aynı maskenin tekrar tekrar kullanıldığı görülmektedir. Bu maskeler tekrar kullanılmaz, bir plastik torbaya konularak zararsız hale getirilir ve eller yıkanır. Maskeler doğru biçimde takılmalı, ağız ve burunu örtmeli, öksürür ve hapşırırken açılmamalı, kirlendiğinde değiştirilmeli, maskelere dokunulduğunda eller ılık su ve sabunla yıkanmalıdır. Uzun süreli kullanımda bu önerilere uyum azalmaktadır. Birçok koruyucu uygulamada durum böyledir. Kurallara uyum giderek zayıflar ve uygulama şekilden ibaret kalır.

Daha küçük parçacık, damlacık ve kimi kirleticilerin süzülmesinde etkili solunum maskeleri geliştirilmiştir. N-95 ibaresi parçacıkları, uçardamlaların %95 ini süzdüğü anlamına gelir. Ancak daha pahalıdırlar. Solunum maskelerinde N-95 özelliği yoksa alınmamalıdır. Halk arasında kullanımları yaygın değildir. Genellikle çeşitli meslek üyeleri ve görevlilerce kullanılırlar. Grip tanısı konmuş hastaların 180 cm. yakınında bulunma olasılığı olan herkes bu maskeleri takmalı, söz konusu alana bir daha girmeyecekleri zamana kadar çıkarmamalıdır. Hastaların kesin olarak virüsten arındıkları belirlenene kadar ya da hastalık belirtilerinin başlamasından sonra en az yedi gün süre ile bu uygulama zorunludur. Bulaştırıcılığın belirtiler ortaya çıkmadan bir gün önce başladığı unutulmamalıdır. Kimi kaynaklar hastanın ateşinin ve solunum yolu belirtilerinin sonlanmasından 24 saat sonrasına kadar uygulamanın sürdürülmesi gerektiği belirtilmektedir. Bu konuda sağlık personelinin önerilerine kesin olarak uyulmalıdır. Çünkü çok küçük çocuklarda, ağır hastalarda ve bağışıklık sistemi yetersizliği olan hastalarda etkenin yayılımı daha uzun sürebilir.

Solunum maskeleri kullanılacaksa yüze tam uyacak, burun ve ağız çevresine sızma olmayacak biçimde oturabilecek büyüklükte bir maske seçilmelidir. Öksürür ve hapşırırken tam bir sızdırmazlık sağlanmalıdır. Solunum maskelerinden elverişli olanlar çamaşır makinesinde yüksek sıcaklıkta yıkanabilir. Olanak varsa kurutma makinesinde kurutulmalıdır. Bunlar sağlık kuruluşlarında daha özel yöntemlerle temizlenerek yeniden kullanılacak hale getirilir. Maskelerle ilgili üretici açıklamalarına bakılmalıdır.

Aslında hapşırırken ağzım kapatmak ve elleri hemen yıkamak temel uygulamalardan biridir. El yıkamanın maskelerden daha koruyucu olduğu unutulmamalıdır. Eller yıkanmadan önce ağıza götürülmemelidir. Eller buruna ve gözlere değdirilmemelidir. Yıkama ılık su ve sabunla yapılmalıdır. “Antibakteriyel” tanımıyla satılan sabunların özel bir yararı olmadığı gibi olumsuz etkileri de bulunmaktadır. Bu tür sabunlarla ilgili yönlendirici reklamlara aldanılmamalıdır.

 

cevresagligi.org’da yayımlanan yazılardan kaynak gösterilerek alıntı yapılabilir 

1 Yorum

Bir Cevap Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir